“إِيَّاكِ
أعْنِي وَأسْمَعِي يَا جَارَة” (مثل قديم).
“Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” (Türk
Atasözü).
***
“وَكَانَ
فِي الْمَدِينَةِ تِسْعَةُ
رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ”
(27:48).
Yorumlar;
“تِسْعَةُ رَهْطٍ” REHT, ona kadar olan
çeteye denir. TİS'ATÜ RAHT, zâhiren “dokuz çete”
demek ise de müfessirîn çoğu bunu dokuz kişilik bir çete diye tefsir
etmişlerdir (Elmalılı).
Yahut “dokuz kabile”; çünkü yukarıdaki anlam
örgüsü içinde raht terimi her iki anlama da yorulabilir. Ayette sözü geçen
“şehir”, öyle anlaşılıyor ki, kuzey Hicaz'daki el-Hicr olarak bilinen bölgedir
(karş. 7. sure, 56 ve 59. notlar). Sebe Melike'sinin inanmaya eğilim
gösterdiğini, inandığını dile getiren önceki kıssanın tersine, Semûd kavminin
(54 ve 58. ayetler) ve Lût toplumunun kıssaları, doğru yola girmeleri için
yapılan çağrının, güçlü ve mağrur, yahut tersine, zayıf ama anlamsız, amaçsız
tutkulara tutsak olan insanlarda ya da toplumlarda uyandırdığı husumete,
düşmanlığa dikkat çekmektedir (Esed).
“ثُمَّ إِنَّهُ
سُبْحَانَهُ قَالَ: وَكانَ فِي الْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِي
الْأَرْضِ وَالْأَقْرَبُ أَنْ يَكُونَ الْمُرَادُ تِسْعَةَ جَمْعٍ إِذِ الظَّاهِرُ
مِنَ الرَّهْطِ الْجَمَاعَةُ لَا الْوَاحِدُ، ثُمَّ يُحْتَمَلُ أَنَّهُمْ كَانُوا
قَبَائِلَ، ويحتمل أنهم دخلوا تحت
الْعَدَدِ لِاخْتِلَافِ صِفَتِهِمْ وَأَحْوَالِهِمْ لَا لِاخْتِلَافِ
السَّبَبِ” Sonra gerçekten o Yüce olan o
“Şehirde dokuz çete vardı ki, bunlar şehirde fesat çıkarıyorlardı...”
buyurmuştur. En yakın olan bu ifade dokuz grubun kastedilmiş olmasıdır. Çünkü
“raht” kelimesinin zahiriyle tek kişi değil, bir cemaat kastedilir. Bunların,
dokuz kabile olması muhtemel olduğu gibi, sebebin farklı olmasından değil de,
sıfatlarının ve hallerinin farklılığından ötürü, onların bu belli sayıda olmuş
olmaları da muhtemeldir (Razî).
Yani, “kabilelerden seçilmiş ve arkalarında çeteleri bulunan dokuz ileri
gelen kimse.” (Mevdudi).
“{وَكَانَ فِي الْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ} الرهط: ما دون العشرة
من الرجال” (Cüz 2, s.462, ابن السائب الكلبي,
كتاب الأصنام)
“فلذلك قيل: {تِسْعَةُ رَهْطٍ} والمراد به تسعة رجل، وليس المراد به: رهط تسعة، على أن يجمع الرهط
فيبلغوا خمسين أو قدره.
قال ابن عباس: كانوا تسعة من أشرافهم، وهم غواة قوم صالح” (Cüz 17, s.260, الواحدي,
التَّفْسِيرُ البَسِيْط).
Dokuzlu tim/takım/çete;
“وَأَنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَهُ مَعَ تِسْعَةِ
رَهْطٍ” (Kurtubî, 2:217 tefsiri).
“وذلك أن النبيّ صلّى
الله عليه وسلم بعث عبد الله بن جحش مع تسعة رهط”
(Cüz 1, s.142, السمرقَنْدي, بحر العلوم).
“{وَإِذْ صَرَفْنَآ
إِلَيْكَ نَفَراً} وجهنا إِلَيْك جمَاعَة {مِّنَ الْجِنّ} وهم تِسْعَة رَهْط” (Cüz 1, s.426, الفيروزآبادي, تنوير المقباس من تفسير ابن عباس).
Buradaki gönderme Muhammed(a)’ın
düşmanlarınadır: dokuz baş düşman;
1. Ebu Leheb (ö. 2/ 624) ise, kendisi
Mekke’deyken Bedir yenilgisini duyunca ölmüştü. Ötekilerin adları şöyleydi:
2. Ebû Cehil (ö. 2/ 624),
3. Ukbe b. Ebû Muayt (ö. 2/624),
4. Nadr b. Hâris (ö. 2/624),
5. Utbe b. Rebîa (ö. 2/624),
6. Ûbey b. Halef (ö. 2/625) Hicret öncesinde Dârünnedve’de alınan
Muhammed’i öldürme kararının ardından geceleyin onun evini kuşatanlar arasında
Übey de bulunuyordu,
7. Velid b. Mugîre (ö. 1/622) Hastalanıp
ölüyor,
8. Âs b. Vêil (ö. 1/622),
9. Umeyye b. Halef (ö. 2/624).
Bu aynı Nûh’un ağzından iniş
bağlamında Arapların Tanrılarını dile getirmek gibidir;
“وَقَالُوا
لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا
سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ
وَيَعُوقَ وَنَسْرًا”
(71:23).
Bknz
https://ridvancelikoz.blogspot.com/2021/07/nuh-ve-buyuk-su-baskn-7c-nuh-halknn.html
https://ridvancelikoz.blogspot.com/2021/08/nuh-ve-buyuk-su-baskn-7d-nuh-halknn.html
https://ridvancelikoz.blogspot.com/2021/08/nuh-ve-buyuk-su-baskn-7e-nuh-halknn.html
https://ridvancelikoz.blogspot.com/2021/08/nuh-ve-buyuk-su-baskn-7f-nuh-halknn.html
Kıssa ilk muhatablarına, bulundukları durumla
geçmişin birleşimini hissettirmek için anlatılmış olmalıdır. Mekke’deki “Dokuzlu
Çete” Sâlih halkının “eşqiyalarıyla” özdeşleştirilmiştir.
Kamuya ait Dişi Deve
“نَاقَةُ اللّٰهِ”
(7:73, 11:64, 91:13) “Allah’ın Dişi Devesi”
“اَرْضِ
اللّٰهِ” (7:73, 11:64) “Allah’ın yeri”
“مَسَاجِدَ
اللّٰهِ” (9:18), “Allah’ın Mescidleri”,
Bir şeyin Allah’a ait olması, herhangi bir kişinin
üzerinde mülkiyet iddia etmediği yere, şeye ait kullanımlardır.
“قَالَ
هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ
وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ”
(26:155).
Kamu’ya ait Dişi Deve, Kamuya ait arazide
otlayacaktır. “Dokuzlu Çete”nin denenmesi bu “ayet/simge/belirti” üzerinden
olacaktır. Aynı Mekke’li dokuzlu çetenin kamuya ait olanları paylaştığı, “Beyt”te
mülkiyet iddia ettiği gibi. Yine “Dokuzlu çete”, Mekke’de Muhammed Nebî’ye
suikast girişimi gibi planlar yapıp, Dişi Deve’yi de “verimsiz, üretimsiz,”
kılmak istemektedirler.
Dertleri “Dişi Deve”nin, Su içme hakkını
engelleyip, Suyu kendi aralarında paylaşma isteğidir.
Bu anlatı “saçı bitmemiş yetim” hakkına el
uzatanların, kamu malını kendi çıkarları için kullananların ve zimmetine
geçirenlerin, kamuya ait servetin yağmalanması anlatısıdır.
Elbette belli bir grubun, “Dokuzlu Çete” örneğinde
olduğu gibi kurumların içlerine yerleşmiş çıkar gruplarının.
Çöküş, kriz kaçınılmazdır.
Çok kıymet verdim. Zaten nagatullah tabirini "halka ait, kimseye ait olmayan, herkese ait olan" gibi okuma eğilimim hep vardı. Buradaki teșbihin Nebi ASM olması olasılığını düşünmemiștim. Ama dokuz ifadesinin kişi sayısı olduğundan emin değilim. Yusuf süresinde de alenen Yusuf ile Muhammed ASMler arası bir bağ kurulur. Orada da düşman 10 kardeş var. Hatta biri tam düşman değil. Vahyin ilk yıllarında Mekkede takriben 10-12 aile var anladığım kadarıyla. Bunların ikisi, Muttaliboğulları ve Haşimoğulları hariç diğerleri Muhammed ASM'ye düşmanlık ediyor. Salih/Semud işlediğinde düşman aile sayısı ile bunun arasında bir bağ olabilir.
YanıtlaSil