Sessizlik veya
Susmak mı?
Dili Tutulmak mı?
Zekeriyyâ’nın
dili mi tutuldu?
“İşte,
belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime
inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek
konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).
“وَهَا أَنْتَ تَكُونُ صَامِتاً وَلاَ
تَقْدِرُ أَنْ تَتَكَلَّمَ إِلَى الْيَوْمِ الَّذِي
يَكُونُ فِيهِ هَذَا لأَنَّكَ لَمْ تُصَدِّقْ كَلاَمِي
الَّذِي سَيَتِمُّ فِي وَقْتِهِ».».”
(ASVD).
“And,
behold, thou shalt be dumb, and not able to speak, until
the day that these things shall be performed, because thou believest not my
words, which shall be fulfilled in their season. ”
Yunanca metinde kullanılan kelime;
“σιωπων” σιωπάω siōpaō: σιωπη (siōpē)den,
sessizlik, yani bir susma; tam anlamıyla suskunluk, yani, istemsiz durgunluk
veya konuşamama; ve bu nedenle, terimler
genellikle eş anlamlı olarak kullanılmasına rağmen, gönüllü bir reddetme veya
konuşma isteksizliğiden farklıdır, dilsiz, mecazi olarak sakin olmak (sessiz su
gibi)." anlamlarındadır.
Peşhitta (Süryanca İncîl)’da
bu kelimenin karşılığı “ܫܰܬ݁ܺܝܩ”
Sessislik, susmak anlamındadır, karşılaştırma için şu pasajlar örnek
verilebilir;
“İsa
susmaya (ܫܰܬ݁ܺܝܩ)
devam etti. Başkâhin ise O'na, "Yaşayan Tanrı adına ant içmeni
buyuruyorum, söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?" dedi. ”
(Matta’ya Göre İncîl: 26:63).
“Ne
var ki, İsa susmaya (ܫܰܬ݁ܺܝܩ)
devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O'na yeniden, "Yüce Olan'ın Oğlu
Mesih sen misin?" diye sordu. ” (Markos’a Göre İncîl: 14:61).
“İşte,
belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak
(ܫܰܬ݁ܺܝܩ),
bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).”
“Kutsal
Yazılar'dan okuduğu bölüm şuydu: "Koyun gibi kesime götürüldü; Kırkıcının
önünde kuzu nasıl ses çıkarmazsa (ܫܰܬ݁ܺܝܩ),
O da öylece ağzını açmadı.” (İşler: 8:32).
Dışarı
çıktığında Zekeriyyâ konuşamadı;
“فَلَمَّا
خَرَجَ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يُكَلِّمَهُمْ فَفَهِمُوا
أَنَّهُ قَدْ رَأَى رُؤْيَا فِي الْهَيْكَلِ.
فَكَانَ يُومِئُ إِلَيْهِمْ وَبَقِيَ صَامِتاً”
“Zekeriya ise dışarı çıktığında
onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu. ”
(Luka’ya Göre İncîl: 1:22).
Yunanca Metinde Susmak, sessizlik anlamına
gelen kelime aşağıdaki İncîl metni nedeniyle “dili tutulmak” olarak anlaşılmıştır;
“وَفِي الْحَالِ انْفَتَحَ فَمُهُ وَلِسَانُهُ وَتَكَلَّمَ
وَبَارَكَ اللهَ”
“Bunun
üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular (62). Zekeriya
bir yazı levhası istedi ve, "Adı Yahya'dır" diye yazdı. Herkes
şaşakaldı (63). O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili
çözüldü. Tanrı'yı överek konuşmaya başladı. (64).” (Luka’ya Göre İncîl: 1:62-64).
Kur’an'da,
Zekeriyyâ’nın yaşlılığını vurgulaması, karısını kısır olarak nitelemesi İncîl’le benzeşen yönleridir, bununla birlikte Kur’an, İncîl’le konuşamama-konuşmama konusunda ayrışır;
“قَالَ رَبِّ
اجْعَلْ لِي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ
النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا (10) فَخَرَجَ عَلَى
قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً
وَعَشِيًّا (11)”
(19:10,11).
“قَالَ رَبِّ
اجْعَلْ لِي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ
النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا وَاذْكُرْ رَبَّكَ
كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ (41)” (3:41).
Zekeriyyâ tam üç gece ve üç
gün “Remz”le konuşacaktır. İşaretleşerek. Sağlıklı olduğu halde;
“لْمَسْأَلَةُ الثَّالِثَةُ: اخْتَلَفُوا فِي
مَعْنَى سَوِيًّا فَقَالَ بَعْضُهُمْ: هُوَ صِفَةٌ لِلَّيَالِي الثَّلَاثِ وَقَالَ
أَكْثَرُ الْمُفَسِّرِينَ هُوَ صِفَةٌ لِزَكَرِيَّا وَالْمَعْنَى: آيَتُكَ أَنْ
لَا تُكَلِّمَ النَّاسَ فِي هَذِهِ الْمُدَّةِ مَعَ كَوْنِكَ سويا لم يحدث بك مرض.” Üçüncü mesele: “سَوِيًّا”
hakkında kime ait bir sıfat hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak
bazısı bunun, “üç gece”nin sıfatı olduğunu ileri sürerlerken müfessirlerin ekserisi bunun, Zekeriyya'a ait bir sıfat
olduğu kanaatindedirler. Buna göre mana “Senin alâmetin, sende bir hastalık
olmayıp sapasağlam olduğa halde, bu müddet içinde insanlarla konuşamamandır”
şeklinde olur (Râzî).
“Allah: ‘Senin alâmetin sağlam ve sihhatte
olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır.’” Zikir ve
tesbihe gücün olmakla beraber insanlara beşer sözüyle hitab edememendir,
“buyurdu”. Ayette, insanlarla konuşmama belirtildiğine göre, tesbih ve zikre
bir mani yoktur. Âl-i İmrân sûresinde de belirtildiği gibi.
Zekeriya (a.s)’da sağırlık ve dilsizlik gibi herhangi bir organ kusuru
olmaksızın bu hal meydana gelecek ve üç gün üç gece devam edecektir
(Ruh’ul-Beyân).
Zekeriyyâ
İncîl’deki pasajlara göre en az dokuz ay konuşmamış
olmalıdır.
“İşte,
belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek
konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).
“Elizabet'in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu. ”
(Luka’ya Göre İncîl: 1:57).
“O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü.
Tanrı'yı överek konuşmaya başladı. (64).” (Luka’ya Göre
İncîl: 1:64).
Zekeriyyâ Kur’an’a
göre üç gün-üç gece Remz ile konuşacaktır;
“قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ
وَالْإِبْكَارِ” (3:41).
Zekeriyyâ
“sessiz” kalacaktır üç gün-üç gece ve Rabbini anma, onu zikretme dışında
kimseyle “remz/işaret” dışında tek kelime bile konuşmayacaktır.
Zekeriyyâ
hanımı Elizabet’e yaklaşacak mıdır? Bu açık değildir. Zekeriyyâ’nın (أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ) “Ne/hangi
yol/yönden benim bir genç oğlum olur?” Şeklindeki sorusu “Nasıl oğlum olur?”
şeklinde olmadığına dikkat edilmelidir. Zekeriyyâ ve Elizabet, “bebek” yapmanın
yolunu her yetişkin gibi biliyor olmalılar, bilmedikleri düşünülemez.
Acaba bu üç gün, üç gece “Kısır bildiği” karısıyla çocuk yapması ile
ilgili midir?
Kur’an Zekeriyyâ’nın karısı kısırdı demez, Zekeriyyâ; “karım kısır”
der. Yine Kur’an Elizabet’in durumu hakkında şöyle bir açıklama yapar;
“فَاسْتَجَبْنَا
لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ (21:90)”
“أَصْلَحْنَا”
kelimesi “Kargaşa, kaos, düzensizlik, bozuş, bozulma” kelimesinin “الفَسَاد”ın zıddıdır.
Ayetten, Elizabet sanki Zekeriyyâ’ya karşı bebek Yahyâ müjdelenince veya olunca ıslah olmuştur, anlamı çıkarılabilir.
Çok ilginç bir şekilde “O’na Yahyâ’yı hibe ettik ve ıslah ettik O’na
eşini”der. Bu durumunu düzelttik anlamındadır. Zekeriyyâ “وَامْرَأَتِي” (3:40, 19:5,8) derken ayet
“زَوْجَهُ”der. “امْرَاَةٌ” kelimesi düşünsel
ayrılıkları, fikir birliği olmamayı, iki eş arasında uyumun bozulduğu
durumlarda, kocasının karşısında dominant kadınlar için kullanılan bir
kelimedir.
Zekeriyyâ ve eşi müjdeyle birlikte sebeplere sarılmış olmalı ve aralarındaki sorun her neyse çözmüş olmalıdırlar. Ve Yahyâ bu şekilde doğmuş olmalı.
Umut hiçbir zaman yitirilmemeli, çözüm için meşru yollar aranmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder