Baal ve İlyâs
“أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ
أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ”
(37:125).
Ugarit (أُوغَارِيت/אוּגָרִית/𐎜𐎂𐎗𐎚) Ras Şamra (ראס שמרה/رأس شـمـرا)
“أصحاب
الرس” (25:38, 50:12).?
Ugarit sitesi Akdeniz kıyısında Suriye'nin
Lazkiye Limanı'na altı mil kuzeyinde yer alır. Höyük veya höyük şeklindeki
kalıntıları kıyıdan yarım mil uzaktadır. Kentin adı Mısır ve Hitit
kaynaklarından bilinmesine rağmen, konumu ve tarihi, 1928'de küçük Arap köyü Ras Shamra'da antik bir mezarın tesadüfen
keşfedilmesine kadar bir sırdı.
Kentin konumu, önemini ticaret yoluyla
sağlamıştır. Batıda iyi bir liman uzanırken, doğuda kıyıya paralel uzanan
sıradağlardan Suriye'nin kalbine ve kuzey Mezopotamya'ya giden bir geçit vardı.
Şehir ayrıca Anadolu ve Mısır'ı birbirine bağlayan önemli bir kuzey-güney kıyı
ticaret yolunun üzerinde oturuyordu.
Ugarit ilk yaklaşık MÖ 6500 Neolitik çağda
kurulmuş, erken üçüncü binde önemli bir kent haline geldiği çivi yazısı dokümanlardan
açıktır.
Mısır kralı IV. Amenhotep'e (Akhenaten, M.Ö.
1353-1336) komşu şehir Tire'nin gücü hakkında onu uyarmak için bir mektup
yazmıştı. İhtişamını Ugarit'inkiyle karşılaştırmıştı.
Ugarit, tanrı Baal
ve Dagan'a adanmış iki tapınağa sahip bir
akropolün hakim olduğu kuzeydoğu tarafında hakim olan iki katlı evlerle
kaplıydı. Burada MÖ 14. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar Ugarit yaşamının neredeyse
tüm yönlerini kapsayan yüzlerce çivi yazılı tablet keşfedildi.
“Baal veya
Baʿal, Arami, Amori ve Kenan dillerini kapsayan Kuzeybatı Sami dillerinde
"efendi" ve "sahip" anlamlarına gelen bir saygı unvanıdır.”
Akadça: bēlu [EN: 𒂗𒀭𒂗𒆤 (DEN.LÍL, “Enlil”), 𒀭𒂗𒆠 (DEN.KI, “Enki”) ] (n.).
Patron, şef, efendi, sahib (bêlu, bēltu, ba ' latu)
Suryanca: “ܒܥܠ” baˁlā
ܒܥܠܐ (Syr)Bak.
İncîl, Matta’ya göre: 5:25
Arabça:
بَعْل à
بَعْلًا Dişil بَعْلَة (بَعْلًا): 37:125
Kelimenin dişil ba'alah, בַּעֲלָה,بعلة ,
evin sahibesi anlamı vardır.
“Tanrıların babası baştanrı El; onun oğlu, genellikle
"bulutların binicisi" diye anılan ve şimşek ile gök gürültüsü tanrısı
olarak bazen Hadad adıyla geçen bereket tanrısı Baal; ve sonra, denizlerin ve
ırmakların tanrısı Yam-Nahar'dır. Yam-Nahar ile Baal
birbirleriyle kavgalıdırlar; El, Nahar'dan yana olunca, Baal babası El'e
başkaldırmıştır” (Ortadoğu Mitolojisi, Samuel Henry
Hooke, Çeviren Alaeddin Şenel, 4. Baskı, imge Kitabevi Yayınları, 2002/114).
Baal, Temmuz/dumuzi gibidir, Anat/iştar/inanna
onu arar. Bolluk, bereket, kıtlık, kuraklıkla ilgili kişileştirmedir.
Baal: “Kenan dilinde” “efendi” anlamına gelen
“Batı Samilerin”de gök, dağ, şehir, döl bereketi tanrısı(putperest tanrısı).
Putatapar “kenaan kavimleri”nin en önemli bereket tanrısı olan “baal”, “El”in
oğlu ve “Anat”ın erkek kardeşidir. Baal’e tapınma, Yisraeloğluları’nın tek
tanrılı dine girdikleri ilk dönemlerde büyük tehlike oluşturmuştur. Peygamber
“Hoşea” bu putperest davranışın kuzeyde Yisrael Devleti’ne manevi çöküntü
getirdiğini (Hoşea 2:10, 13:1), peygamber Yermiyau da Yeruşalayim’in
kapılarında çocukların kurban edilmesini dahi içeren bu tapınmanın
korkunçluğunu tasvir eder (yermiyau, 19) Yeuda Krallarından Heskiyau’nun ve
Yoşiau’nın Baal’eın tapınaklarını yıkmasına rağmen. Baal’e tapma Birinci
Bet-Amikdaş dönemi boyunca etkisini sürdürmüştür.” (Yahudi
ansiklopedisi, Yusuf Besalel, Gözlem, c.1, Baal maddesi, 2001.)
Yine İslam Ansiklopedisinde “Sâmi dillerinde
ortak olan ve “Sahib, efendi” manasına gelen bu kelime Arapça ve Habeşçe’de
“baâl”, “Ba’l”, Ken’ân dilinde ve İbranice’de “Baal”, Arâmice ve Süyanice’de
“Beêl” şeklinde telafuz edilir.” “Kenân ülkesinde ba’l bereket verme, yağmur
yağdırma, verimli kılma fonksiyonları olan bir tanrı olarak kabul ediliyordu.
Ugarit kayıtlarına göre Ba’l rüzgar tanrısı olup zevcesi Astarte ile ken’ân
panteonunun temelini teşkil ediyordu; onun yaşayan bütün canlılara verimlilik
ve bereket sağladığına inanılıyordu. Onlara göre her şeyi yetiştirip büyüten
oydu. Bu sebeble mahsulün, davarların ve ailelerin onda birini isterdi. Ba’l’in
mâbedi, peygamberleri, din adamları da vardı” (T.D.V.İ.A,
Ba’l maddesi).
“Baal, “El’in oğulları arasında sayıldığı
halde (çünkü El bütün tanrıların babasıydı)… bununla birlikte “Baal”in başlıca
kahraman olduğu Ugarit mitolojik metinlerinde… Baal(“efendi”) cins ismi onun
kişisel ismi olmuştur. Ayrıca bir de özel ismi vardır. Haddu, yani Hadad. Ona
“Bulutların süvarisi,” “yerin prensi, Efendisi” denir. Sıfatlarından biri
“Güçlü,” “Egemen” anlamında “Alıyan”dır. Bereketin kaynağı ve temel öğesidir;
ama kız kardeşi ve eşi Anat’ın hem aşk, hem savaş tanrıcası olması gibi, aynı
zamanda savaşçıdır da” (Mircea Eliade, Dinsel İnançlar
ve Düşünceler Tarihi, Kabalcı, 2003, S.187,188).
Baalbek بعلبك , ܒܥܠܒܟ, Heliopolis/ λιούπολις , "Sun
City" anlamındadır.
(اِلْيَاسَ) İlyâs:
“وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلٖينَ” (37:123).
“وَزَكَرِيَّا
وَيَحْيٰى وَعٖيسٰى وَاِلْيَاسَ كُلٌّ مِنَ
الصَّالِحٖينَ” (6:85).
İlyâs Kur’an’da iki defa geçmektedir. 37:130’daki
il yâsîn ise “آلِ يَاسِينَ”, “آلُ يَاسِينَ” şeklinde de okunmuştur.
(وَاِنَّ اِلْيَاسَ)
“إِلْ يَاسِينَ”
“آلُ
يَاسِينَ” Yâsîn
ailesi anlamındadır.
İlyâs, İbrancaאליהו Elîyah’a karşılık gelir “Yah/Yahve tanrımdır”
anlamındadır. Asvd’e de ( إِيلِيَّا ),
Latince Helias (Vulgate), ɪlaɪəs, Yunanca Ηλιας (Greek
Apostolic Bible), İngilizce Elijah
(KVJ) , Suryanca ܐܠܝܐ (peşhitta), Habeşçe ኤልያስ ēliyasi karşılığındadır.
Hem Tanah’ta hem de Kur’an’ı Kerîm’de İlyâs ve
Baal
“اَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِقٖينَ”
(37:125).
İlyâs’ın Baal’a karşı duruşu, Tanah ve
İncîl’de de “benzeşir”;
“Çünkü RAB'bi terk edip Baal'a ve Aştoretler'e taptılar.” (Tevrât, Hakimler:
2:13).
“İlyas, "İsrail'i sıkıntıya sokan ben
değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz" diye karşılık
verdi, “RAB'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın
ardınca gittiniz.” (Tevrât, 1.Krallar: 18:18).
Hot
“הבעלים”
Asvd
“الْبَعْلِيمِ”
Septuagint
“βααλιμ”
Vulgate
“Baalim ”
KJV
“Baalim”
“Tanrı önceden bildiği kendi halkından yüz
çevirmedi. Yoksa İlyas'la ilgili bölümde Kutsal Yazı'nın ne dediğini, İlyas'ın
Tanrı'ya nasıl İsrail'den yakındığını bilmez misiniz? (2). “Ya Rab, senin
peygamberlerini öldürdüler, senin sunaklarını yıktılar. Yalnız ben kaldım. Beni
de öldürmeye çalışıyorlar. (3). Tanrı'nın ona verdiği yanıt nedir? "Baal'ın önünde diz çökmemiş yedi bin kişiyi kendime
ayırdım (4).” (İncîl, Romalılara Mektub: 11:2-4).
İlyâs kıtlık ve kuraklık bağlamlarında yer
alır, Baal’in bereket, bolluk, doğa’nın canlanması (güneş-ilk bahar ekinoks’u)’nın
kişileştirilmesi anlamında Temmuz/dumuzi ile benzerliğini yukarıda vurgulamıştık.
Sıcak ve kurak yaz ayları Temmuz'un ölümünü simgelemişken, yağışlı ve serin
dönemler yeniden doğumunu belirtmiştir. Tevrât’ta ve Hıdır-İlyâs kültünde,
İlyâs Temmuz/Dumuzi/Baal’in görevlerini üstlenmiş gibidir.
“Gilat'ın Tişbe Kenti'nden olan İlyas, Ahav'a şöyle
dedi: "Hizmet ettiğim İsrail'in Tanrısı yaşayan RAB'bin adıyla derim ki, ben söylemedikçe önümüzdeki yıllarda ne yağmur yağacak, ne de
çiy düşecek.” (Tevrât,
1.Krallar: 1:1).
“Ancak ülkede yağmur yağmadığı için bir süre
sonra dere kurudu.” (Tevrât,
1.Krallar: 17:7).
“İlyas da tıpkı bizim gibi insandı. Yağmur
yağmaması için gayretle dua etti; üç yıl altı ay ülkeye yağmur yağmadı (17). Yeniden
dua etti; gök yağmurunu, toprak da ürününü verdi (18). ” (İncîl, Yakûb:5:17,18).
“Uzun bir süre sonra kuraklığın üçüncü yılında
RAB İlyas'a, "Git, Ahav'ın huzuruna çık" dedi, "Toprağı
yağmursuz bırakmayacağım (1). İlyas Ahav'ın huzuruna çıkmaya gitti. Samiriye'de
kıtlık şiddetlenmişti (2).” (Tevrât, 1.Krallar: 18:1,2).
“İlyas, "İsrail'i sıkıntıya sokan ben
değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz" diye karşılık
verdi, “RAB'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın
ardınca gittiniz.” (Tevrât, 1.Krallar: 18:18).
“İlyas halka doğru ilerleyip, "Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında
dalgalanacaksınız?" dedi, "Eğer RAB
Tanrı'ysa, onu izleyin; yok eğer Baal Tanrı'ysa, onun ardınca gidin."
Halk İlyas'a hiç karşılık vermedi.” (Tevrât,
1.Krallar: 18:21).
Düşüncemize göre İlyâs, ehl-i Kitâb
geleneğinde, Baal/Dumuzi/Temmuz’a evrilmiştir, hala hayatta olduğu, Hıdır ile
İlyâs’ın aynı kişi olduğu, kardeş oldukları vb. halk arasında söylencelerin ehl-i
kitâb kaynaklı olduğunu belirttelim.
Şu ayetle bitirelim;
“وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ
فَهُمُ الْخَالِدُونَ كُلُّ نَفْسٍ
ذَائِقَةُ الْمَوْتِ”
(21:34,35).
Üstad sunduğunuz bilgileri sömürürcesine okumaya anlamaya çalışıyorum.Yaptığınız çalışmaların karşılığını Allah verecektir.Ama ben haasaten şükranlarımı iletiyorum.
YanıtlaSil