1 Eylül 2021 Çarşamba

Zekeriyyâ’nın Hikayesi (2)

 

“Yahudiye Kralı Hirodes zamanında, Aviya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun soyundan gelen karısının adı ise Elizabet'ti.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:5).

Zekeriyyâ, İbranca (זכריה) ZeKaRYaH, (זכריהוּ) ZeKaRYaHu şeklindedir. Suryanca “ܙܟܪܝܐ”, Habeşçe ዘካርያስ”,  Greekçe “Ζαχαρια” şeklinde yazılır. זכר” Zeker, hatırlamak, ima yoluyla söz, anlatılanlarda dikkatli olmak, kayıt, anmak anlamındadır. Anlamı diğer semitik kullanımlarıyla aynıdır.

Zekeriyyâ, זכר  (hatırladı) + יה (Yah/Yehova) iki kelimeden oluşmuştur, Yah/Yehova hatırladı şeklinde çevirilebilir. Zekeriyyâ adı Tevrât’ta kullanılan bir kelimedir.

  وَامْرَأَتُكَ أَلِيصَابَاتُ” (ASVD) “karısı” ifadesine Kur’an’da benzer “امْرَأَتِي” (19:5,8) ifadesi kullanılmıştır.

Elizabet;

(أليصابت) veya (إليشبع )

(אלישׁבע): ELİŞaBa,

(ܐܠܝܫܒܥ) Elizabet

(Ἐλισάβετ)

 “Tanrı yemin etmiştir” veya “tanrı yeminin” anlamındadır. Meryem’in akrabasıdır (Luka: 1:36).

 

Elizabet, Luka’dan anladığımıza göre aynı zamanda Kohen/rahip bir ailedendir.

Apokrif ebionit İncîlinde bunu teyit eden bir pasaj vardır;

 “Onların İncillerinin başında şöyle diyor: “Yahuda kralı Herodes'in zamanında Yohanna (Yahya isimli) biri geldi ve Ürdün Nehrinde tövbe banyosu (Tövbe Vaftizi) yaptırdı. Onun hakkında, Harun soyundan olduğu, Zekeriya ve Elizabet'in oğlu olduğu ve herkesin ona uyduğu, söylenir (1).” (Ebionitler: 2:1).

 “İkinci Tapınak Dönemi” kohenlerin tapınakla ilişkileri hakkında Josephus:

 “Yahudiler arasındaki rahipler uzun zamandır yirmi dört “bölüme” bölünmüştü, her biri altı ayda bir tapınak ibadetinin yürütülmesinden sorumluydu” (Josephus Antik Eserler VII. 14. 7).

 Kral Davud, son hakim Samuel ile birlikte Kohenleri 24 gruba (Mişmarot, משמרות) böldü. Grup üyeleri dönüşümlü olarak bakım ve sunularını yerine getirdi. Birinci ve İkinci Tapınaklar inşa edildiğinde Kohenler görevlerini Kudüs'ün Tapınak Dağı'nda devam ettirdi. Her 24 bölük altışar rahip ailesinde oluşuyordu, ve her aile haftanın bir gününden sorumlu olup Şabat'ta altısı birden sorumluydu. Bu 24 bölük her Şabat'ta değişiyordu fakat dini festivallerde bu 24 bölüğün hepsi görev başındaydı. Yani kohenler/rahipler tapınakta yılda iki kez ve her seferinde yalnızca bir hafta hizmet ederdi.

 Bu bölünmeye Tevrât’ta işaret edilir;

 Yedincisi Hakkos'a, Sekizincisi Aviya'ya” (Tevrât, 1. Tarihler: 24:10).

 İncîl’de de bu görevin devamlı olmadığına işaret edilir;

 

Görev süresi bitince Zekeriya evine döndü.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:23).

 Hirodes:

 İbranca “הוֹרְדוֹס” Greekçe “ἡρῴdης” (MÖ 74/MÖ 73 –MÖ.4) Kudüs), aynı zamanda I. Hirodes veya Büyük Hirodes adıyla bilinen ve Roma İmparatorluğu tarafından Yahudiye eyaletine atanan Yahudi Kralı.


"Basileus Herodon" yazan sikke

 



Bronz sikke ve iki şofer

 

Burada bir ara verelim, İncîl’in verdiği tarihlerde bir kısım sorunlar gözükmekte. Bu sorunla ilgili bir değerlendirme yapalım daha sonra devam edelim.

 Nüfus sayımı, Sezar Agustus ve Ankara Anıtı.



 İncîl’deki bilgi şöyledir;

 “O günlerde Sezar (καισαρος) Avgustus (αυγουστου) bütün Roma dünyasında bir nüfus sayımının yapılması için buyruk çıkardı (1). Bu ilk sayım, Kirinius'un Suriye valiliği zamanında yapıldı (2). Herkes yazılmak için kendi kentine gitti (3). Böylece Yusuf da, Davut'un soyundan ve torunlarından olduğu için Celile'nin Nasıra Kenti'nden Yahudiye bölgesine, Davut'un kenti Beytlehem'e gitti (4). Orada, hamile olan nişanlısı Meryem'le birlikte yazılacaktı (5).” (İncîl, Luka’ya Göre: 2:1-5).


Καισαρος Αυγουστου

Κυρηνιου: Kirinius,

Συριας: Suriye,

 “İncîl bize doğumu Caesar Agustus (Καισαρος Αυγουστου)’un emrettiği nüfus sayımı kararnamesinden az sonra (Luka, 2:2) “Krinius Suriye hükümdarıyken” MÖ 4 yılında ölen Büyük Hirodes zamanında (Matta, 2:1) meydana geldiğini bildiriyor.

 Dolayısıyla burada bir çelişki var, çünkü bu Romalı iki kez Suriye hükümdarı oldu:

İlki, MÖ 3 ve 2 arasındaydı ve Hirodes öleli bir yıl olmuştu; ikincisi MS 6-7. Belli ki Luka yanılmıştı; nüfus sayımı hem Hirodes hayattayken hem de Kirinius’un yönetimi altında olamazdı.

 Bu bir İncil yazarının ilk yanılgısı olmayacaktı.

 Türkiye’de 1924 yılında gün ışığına çıkarılan bir dikilitaş Roma’nın emrettiği nüfus sayımlarının tarihlerini veriyor: MÖ 8 yılında bir sayım ve MS 6 yılında bir başka sayım görülüyor. İkisi de Kirinius’un egemenlik dönemine denk gelmiyor ama Hirodes’in hala hükümdarlık yaptığı olgusunu göz önünde bulundurmak gerekirse, 8 yılında yapılan daha ön plana çıkıyor. Dolayısıyla İsa MÖ 8 yılında doğdu

(4000 Yıllık Tarihi Aldatmacalar, Gerald Messadié, Fransızcadan Çeviren Sonat Ece Kaya, Pegasus Yayınları, s.69.)

 “Ondan sonra, sayım yapıldığı günlerde ortaya çıkan Celileli Yahuda, pek çok insanı ayartıp peşine taktı. Ama o da öldürüldü ve izleyicilerinin hepsi darmadağın oldu.” (Elçilerin İşleri 5:37).

 Ankara Anıtı:

 “VIII.

Beşinci konsüllüğümde, halktan ve Senato'dan aldığım buyruk üzerine, soyluların sayısını artırdım. Üç kez Senato seçimi yaptım. Altıncı konsüllüğümde, çalışma arkadaşım M. Agrippa ile bir nüfus sayımı yaptırdım. Kırk bir yıllık bir aradan sonra, lustrum yaptım. Bu lustrumda dört milyon altmış üç bin Romalı yurttaş sayıldı. İkinci kez C. Censorinus ile C. Asinius'un konsüllükleri sırasında, konsül yetkisiyle yalnız başıma bir lustrum yaptım. Bu ikinci lustrumda dört milyon iki yüz otuz üç bin Romalı yurttaş sayıldı. Üçüncü bir kez Sex. Pompeius ile Sex. Appuleius'un konsüllükleri sırasında, yine konsül yetkisiyle oğlum Tib. Caesarçalışma arkadaşım olduğu halde, lustrum yaptım. Bu üçüncü lustrumda dört milyon dokuz yüz otuz yedi bin Romalı yurttaş sayıldı. Yeni yasalar yaparak atalarımın eskiyerek uyulmaz duruma gelmiş olan birçok geleneğini yeniden canlandırdım. Kendim, bizden sonra gelecekler için öykünmeye değer birçok örnek bıraktım.”

Lustrum: Kefaret (günahların bağışlanması) için yapılan kurban töreni. Her dört yılda bir censor tarafından Roma halkı adına nüfus sayımı bittikten sonra yapılırdı. Bu törende öküz, koyun ya da dişi domuz kesilirdi. Nüfus sayımları, İ.Ö.28’de, İ.Ö. 8’de ve İ.Ö. 14’te yapıldı.”

 (Ankara Anıtı, Çeviren Hâmit Dereli, Cumhuriyet Dünya Klasikleri, Yayına Hazırlayan: Egemen Berköz 1999/19,20.)

 “Sonucu bakımından Roma'ya gelir sağlamaya yarayan bu sayımlardan, özellikle İÖ 8 tarihine rastlayan ve VIII. bölümde "ikinci bir kez..." diye belirtilen lustrum, ancak "Res gestae"den öğrenilmektedir” (Hamit Dereli, a.g.e, s.79)

 


Ankara'daki Hacı Bayram Camisi'ne bitişik olan ve "Ogüst Tapınağı" (August Tapınağı) adıyla tanıdığımız tapınağın duvarlarına kazınmış olan “Monumentum Ancyranum”, şimdiye dek bulunan Latince yazıtların en uzunu, en önemlisi ve en ilgi çekenidir. Roma İmparatorluğu'nu kuran Augustus, İsa'nın doğumundan on dört yıl sonra öldü. Ölümünden biraz önce kaleme aldığı bu yazı, Senato'da okunduktan sonra Roma'da dikili iki tunç sütun üzerine kazdırılmıştı. Ayrıca kopyaları da imparatorluğun öteki eyaletlerindeki çeşitli tapınaklara konmuştu. Bugün bu kopyalardan biri, çok iyi korunmuş olarak Ankaramızda bulunuyor. Öteki iki kopyadan kimi parçalar Isparta ili içinde Antiochia (Yalvaç) ve Apollonia'da (Uluborlu) bulundu. Kalan kopyalarsa bütünüyle yok olmuştur.

 Ankara'daki tapınakta bulunan yazıt, iki dilde kaleme alınmıştır. Latince metne, Yunanca konuşan eyaletlerdeki halkın okuması için, bir de Grekçe çevirisi eklenmiştir. Grekçe çeviri, metnin birkaç noktası dışında olmak üzere, yazıtı çözümleme ve açıklama bakımından pek az önemlidir. Mommsen ile Kaibel, çeviriyi yapanın bir Grek değil, bir Romalı olduğunu kesin olarak kanıtlamışlardır.

Tarihsel değeri, inanılmayacak denli büyük olan bu eşsiz anıtın Avrupa'ca tanınması, pek uzun bir zaman aldı. 16. yüzyıla dek Batı, böyle bir yazıtın varlığından bile haberli değildi. İlk kez 1555'te İmparator Ferdinand'ın yolladığı, Hollandalı Buysbecque'in başkanlığındaki bir kurul, seferde bulunan bir Türk padişahının yanından dönerken Ankara'da kaldıktan sonra, “exemplum Busbequianum” adlı bir kopyayla geri döndü. Ama, yazıttaki altı sütunun kopyasını çıkarma işi ayrı ayrı kişilere verilmişti. Yalnızca üçüncü ve dördüncü sütunlar tam olarak kopya edildi. Kalan dört sütunun kimi kısa parçaları okunabildi. Grekçe çeviri konusundaysa hiçbir araştırma yapılmadığı gibi, yapının dış yanındaki Grekçe yazının Latince yazıyla bir ilgisi olduğu, akla bile gelmedi. 1689'a dek bilginlerin elinde bu kabataslak kopyadan başka bir kopya yoktu. Ama o yıl, Cosson adında İzmirli bir tüccar, bugüne dek nasıl olduğu anlaşılmayan bir yolla eline bir başka kopya daha geçirdi. İlk kopyadaki kimi boşlukları doldurmasına karşın, bu da tam ve yetkin bir metin değildir.1701'de XIV. Louis, Tournefort isminde bir Fransız bilgininin başkanlığında, Ankara'ya özel bir bilim kurulu gönderdi. Bu kurul “exemplum Tournefortianum” adı verilen üçüncü bir kopya çıkardı; ama bu da her bakımdan doyurucu bir kopya değildir.


1705'te Paul Lucas adında bir başka Fransız, yazıtın altı sütununun daha tam, daha özenli bir kopyasını çıkardı. Hemen hemen yüz elli yılda, bütün Avrupa bilginleri bu kopyayı araştırmalarına temel aldılar. Bugün bile önemini koruyor. Bundan sonra 1745'te Pocock,1836'da Hamilton, Grekçe çeviriden Latince metnin bozuk yerlerini düzeltmeye çalıştılar. Ama, tapınağın “cella” duvarına yapışık olarak birtakım evlerin yapılmış olması, bu işi hemen hemen olanaksız duruma getirdi.

 1859'da Hamburglu Mordtmann, Grekçe metni ortaya çıkarmak ve Latince yazıtın tam bir metinini elde etmek üzere Ankara'ya geldi. Her iki amacına da erişemedi.

 1861'de III. Napoléon, George Perrot ve Edmond Guillaume adında iki seçkin bilginin başkanlığında bir kurul gönderdi. Bunlar Latince metnin tamamını ve Grekçesinin de görülebilen bölümlerinin yeni ve doğru bir kopyasını çıkardılar. İşte bu kopya, Mommsen'in yayımladığı ilk basımın temelini oluşturdu.

 Yüzyıllarca birçok ülkenin bilginlerince üzerinde çalışılan ve iki bin yıla yakın bir zamandan beri dimdik duran bu anıtın üzerindeki yazıtın çevirisinde, özellikle şu kitaplardan yararlanılmıştır:

1. The Monumentum Ancyranum, E. G. Hardy, Oxford, 1923.

2. Res gestae divi Augusti, Jean Gagé, Texte établi et commenté. Paris, 1935.

Çevirinin sonuna konan ekler, metnin anlaşılması için gereken bilgileri vermektedir. Yapıtın iyice anlaşılması için, bunların yeterli olmadığı açıktır.

Şunu da belirtmek gerekir ki, “Ogüst Tapınağı” diye anılan tapınak, Augustus'la bağlantılanmış olmakla birlikte, Augustus'tan çok önce de vardı. Son kazılarda ortaya çıkan temeller, bunu açıkça göstermektedir (Hamit Dereli, a.g.e, s.9-11)

 





 

Ankara Anıtı üzerinden İncîl’de verilen tarihi değerlendirdiğimizde, olayları 8-10 yıl geriye yerleştirebiliriz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...