28 Ağustos 2021 Cumartesi

Lukmân ve “Bilge” Bir Babanın Öğütleri

 

Lukmân  ve “Bilge” Bir Babanın Öğütleri

Kur’an’da Lukmân ile ilgili bilgiler yine aynı adla anılan Lukmân Suresinde(31. Sure) yer alır.

12 ve 19. Ayetler arasında Lukmân oğluna öğütler verir.

12. ayetin girişinde ona “Bilgelik/الْحِكْمَةَ” verildiğine vurguyla başlar.

Yani Lukmân “Bilge bir baba”dır.

يَابُنَيَّ” Ey Oğlum, yavrucuğum şeklinde Türkçe’ye aktarılabilir.

Öğütleri Şunlardır:

1.     Allah’a ortak katma (لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ),

2.    Hardal’dan bir tane (حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ) ağırlığıncada olsa Allah onu getirir, (bk. 21:47).

3.    Sâlât’ı (Görevlerini) Yerine getir, (أَقِمِ الصَّلَاةَ),

4.    şu-Tanınanı buyur ve şu-Yadırgananı yasakla, (وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ),

5.    Sana dokunan şeylere Dirençli ol, (وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ),

6.    Ne yüzünü çevir İnsanlara ve ne de Yer’de yürü çalımla, Allah böbürlenip övünenleri sevmez,

7.    Yürüyüşünde dengeli ol,

8.    Sesinden kıs, en yadırganan ses eşeklerin sesidir.

 Lukmân’ın kim olduğu, nereli olduğu tartışmalıdır, oysa ilk muhatabların O’nu biliyor olmaları akla yakındır.

Metinin çözümü ve yorumu:

Hardal

 

Tohumları Sarı bir bitkidir;



Kuzey Samilerince kullanılan bir kelimedir;

(خَرْدَلٍ)

Akadça: 𒄷𒊏𒁺  ḫurādu: Hardal

Aramca: חרדלא ḥardlā

İbranca: חַרְדָּל Hardal

Suryanca: ܚܪܕܠܐ  ḥardlā

İncîl’de “Hardal” ile ilgili bir benzetme vardır;

“İsa onlara bir benzetme daha anlattı: "Göklerin Krallığı, bir adamın tarlasına ektiği hardal tanesine benzer" dedi (31). “Hardal tohumların en küçüğü olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar, ağaç olur. Böylece kuşlar gelip dallarında barınır (32). ” (İncîl, Matta’ya Göre: 13:31,32). “حَبَّةَ خَرْدَلٍ” (ASVD), “ܚܪܕܠܐ” (Peşhitta).

 Yürümeyle ilgili Mevdudi’nin yorumu şöyledir;

Bazı müfessirlere göre ayetin anlamı şudur: Ne hızlı ne de yavaş yürü; ikisinin ortası bir yol tut. Fakat ayetin siyak ve sibakı gösteriyor ki; buradaki mesele, ne adım ne de yürüyüş şeklidir. Hızlı veya yavaş yürümenin kendisinde ahlâken hatalı bir şey olmadığı gibi yürümek için konmuş bir kural da olamaz. Bir kimsenin acelesi varsa hızlı yürümek zorundadır ve şöyle bir dolaşmaya çıkan birinin yavaş yürümesinde herhangi bir sakınca yoktur. Mutedil yürüme için bir ölçü bulunsa bile her şahıs ve her zaman için geçerli bir kanun konamaz. Ayette asıl kastedilen kibirli kibirli yürüyen kimsenin ruh durumunu ıslahtır. Bir kimsenin kibir ve gururu, onun ruh durumunu ve kibrinin sebebini gösteren yürüyüş biçiminde, adım atışında yansır.

Servet, iktidar, güzellik, bilgi,kuvvet ve bu tür şeyler bu insanı gururlu ve kibirli hale getirir ve her biriyle birlikte oluşan bir yürüyüş biçimi vardır. Buna mukabil bir tevazu gösterisi içinde yürümek de bir başka ruhî hastalığın sonucudur. Bazen bir insanın kendini beğenmişliği gösterişe kaçan bir tevazu, takva ve dindarlık şeklini alır ve bu durum, yürüyüşünde yansır. Ve bazen insan bu dünyanın sıkıntılarından o kadar bunalır ki, dünyaya küser ve hasta kimseler gibi yürümeyi âdet edinir. İşte Lokman'ın demek istediği şudur: “Bu akıl ve ruh durumlarından kaçın; gösterişsiz, mütevazi ve asil bir kimse gibi yürü; ne herhangi bir gurur ve kibir gösterişi olsun, ne acziyet ifadesi ve ne de bir takva tevazu gösterişi.” (Mevdudi).

Yine Mevdudi’nin “Ses” ile ilgili değerlendirmesi şöyledir;

“Bu bir kimsenin daima alçak sesle konuşması ve asla sesini yükseltmemesi anlamına gelmez. Eşeğin anırması zikredilerek, konuşurken hangi tür ses ve tondan kaçınılması gerektiğine açıkça işaret edilmektedir. Sesin ve tonun bir alçak ve yüksek, sert ve yumuşak şekli vardır ki tabii ve gerçek ihtiyaç anlarında ihtiyaç hissedilir. Mesela yakın mesafeden veya küçük bir topluluğa konuşan bir insan alçak sesle konuşur; uzak mesafeden veya kalabalık bir topluluğa konuşan insan ise yüksek sesle konuşmak zorundadır. Aynı şekilde şart ve duruma bağlı olarak ses tonu da zorunlu olarak farklı olur. Dua ederken sesin tonu, bir şeyi tel'in ederken ki tondan; iyi dilekte bulunurken ki ses tonu, öfke anındakinden farklı olmak zorundadır. Bunda itiraz edilecek birşey yoktur. Aynı şekilde Lokman'ın öğüdü de, bir insanın durum ve lüzumu gözetmeksizin sesi daima alçak, tonunu daima yumuşak tutmak zorunda olduğuna dair bir anlamı ihtiva etmez. Karşı çıkılması gereken ses bir insanın başkasının gözünü korkutmak, küçük düşürmek ve kabadayıca sindirmek için eşeğin anırması gibi bir ses çıkarması ve anırır gibi bağırmasıdır” (Mevdudi).

 

Bilge Lukmân’ın oğluna öğütlerine “benzeşen” Tobit’in oğlu Tobias’a öğütleridir;

Kitab, MÖ 3. veya 2. yüzyılın başlarında yapılmış bir Yahudi eseridir;

 



Öğütler Şöyledir;

  “ “Oğlum, yaşadığın sürece Tanrıya güven. Günah işlemek ya da Tanrı'nın yasalarına uymamak isteğini asla duyma. Yaşadığın sürece iyi işler yap, doğru olmayan biçimde asla davranma (5). Çünkü dürüst davranırsan bütün yaptıklarında başarılı olursun. Doğru davranan bütün insanlar aynı durumdadır (6). Mallarından bir bölümünü sadaka vermek için ayır. Yoksul kişiye asla sırt çevirme. Tanrı da sana sırt çevirmez (7). Sadaka verirken varlığını ölçü olarak kullan. Varlıklıysan daha çok ver, varlıklı değilsen az ver, ama sadaka verirken eli sıkı olma (8). Böyle davranırsan, yoksulluk günleri için kendine büyük bir hazine hazırlamış olursun (9). Çünkü sadaka insanı ölümden kurtarır ve karanlığa gömülmesini önler (10). Sadakayı yüce Tanrı'nın katında vermek çok etkili bir sunudur (11).” (Tobit: 4:5-11).

 “Oğlum, … gurur, insanın kaygı duymasına ve yıkımına neden olur. Aylaklık yoksunluğa ve yoksulluğa neden olur, çünkü aylaklık açlığın anasıdır.” (Tobit: 4:13).

 “Senin için çalışanların ücretini çabucak öde, ücretlerini ödemeyi ertesi güne bırakma. Tanrı'ya hizmet edersen ödülünü alırsın. Oğlum, yaptıklarında dikkatli ol, bütün davranışlarında tutumun eğitilmiş kişininki gibi olsun.” (Tobit: 4:14).

“Sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle: davran… “(Tobit: 4:15).

“Aç olanlara ekmeğini ve çıplak olanlara giysilerini ver. Varlıklıyken elinde bulunanların bir bölümünü sadakaya ayır; sadaka verdiğin zaman isteksiz olma”. (Tobit: 4:16).

 “Bilge kişinin öğüdünü dinle, yararlı bir öğüdü asla küçümseme.” (Tobit: 4:18).

Tobit’ten daha eski Ahikar (אחיקר)’ın oğluna Öğütleri Lukmân’ın Oğlu’na Öğütleriyle benzeşir. 

 


 

 (MÖ. Beşimci Yüzyıl, Neues Müzesi, Berlin)

 Ahikar'ın Öğütleri Süryanice (Aramice) yazılmış en eski edebi metinlerden biri olarak kabul edilir. Ahikar Asur ve Ninova kralı Senharib'in (İ.Ö. 704-681) baş danışmanı olan zeki bir bilge ve adil bir yöneticidir. Oğlu olmadığı için yeğeni Nadan'u evlat edinmiş, kendi oğlu gibi sevmiş, varisi yapmış, bilge bir katip olması için onu eğitmiş ve bir dizi öğüt vermiştir. Fakat Nadan hırsına yenik düşerek kendisine bir çok iyilikte bulunan Ahikar'a tuzak kurmuştur. Kurulan tuzak nedeniyle Asur kralı Senharib tarafından ölüme mahkum edilen Ahikar, dürüstlüğü sayesinde Tanrı tarafından korunarak yeniden yaşama döner. Ahikar'ın Öğütleri bu bilgenin oğluna öğütleri ile başlar ve diğer olaylarla devam eder.

    Hikayenin Mezopotamya'da Aramice'de, muhtemelen MÖ yedinci yüzyılın sonlarında veya altıncı yüzyılın başlarında ortaya çıktığı düşünülüyor.  İlk kanıt, Elephantine harabelerinden MÖ 5. yüzyıla ait bir papirüs parçasıdır, Ahikar'ın Oğluna bir kısım öğütleri şöyledir;

 “Oğlum! konuşmamı dinle ve tavsiyeme uy ve söylediklerimi hatırla (1). Ey oğlum! Bir söz işitirsen, yüreğinde ölsün, başkasına ifşa etmesin, yoksa kıvılcım olur, dilini yakar, bedeninde bir acıya neden olur, ve bir rüsvay olursun ve Allah katında rezil olursun”   (2).” (2:1,2)

“Oğlum! başını eğ, sesini yumuşat ve nazik ol, düz yolda yürü ve aptal olma. Ve güldüğün zaman sesini yükseltme, çünkü bir ev inşa edildiyse, eşek her gün birçok ev inşa ederdi; ve saban gücü nedeniyle sürülseydi, saban asla develerin omuzlarının altından çıkarılmazdı.” (2:11).

“Oğlum! yol kenarındaki meyve veren bir ağaç gibi ol ki, önünden geçen herkes meyvesini yiyor ve çölün hayvanları onun gölgesinde dinlenip yapraklarından yiyor (29). Oğlum! yolundan sapan her koyun ve yoldaşları kurda yem olur (30).” (2:29,30).

 “Oğlum! konuşmanı güzelleştir ve dilini tatlandır; ve başka bir zaman göğsüne basmasın diye, arkadaşının senin ayağına basmasına izin verme.” (2:35).

“Oğlum! Kalbin körlüğü, gözün körlüğünden daha ağırdır, çünkü gözlerin körlüğü yavaş yavaş hidayete erebilir, fakat kalbin körlüğü hidayete ermez ve o dosdoğru yoldan ayrılır ve eğri bir yola girer (44). Oğlum! İnsanın ayağıyla tökezlemesi, diliyle tökezlediğinden daha hayırlıdır (45). Oğlum! yakın arkadaş, uzaktaki daha mükemmel bir kardeşten daha iyidir (46). Oğlum! güzellik solar ama öğrenme sürer ve dünya solar ve kibir olur ama iyi bir isim ne kibir olur ne de solar (47).” (2:44-47).

“Oğlum! doğru yapan fakir bir adam, günahları içinde ölü olan zengin bir adamdan daha iyidir (52).” (2:52).

“Oğlum! Eğer bilge olmak istiyorsan dilini yalan söylemekten, elini hırsızlıktan ve gözlerini kötü görmekten koru; o zaman bilge olarak adlandırılacaksın (60) oğlum! Bilge adam seni değnekle dövsün, ama aptal seni tatlı merhemle mesh etmesin (61). ” (2:60,61).

http://www.pseudepigrapha.com/pseudepigrapha/ahikar.htm

Selam Olsun Bilge babalara!

 

 

 

 

 

 

.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...