23 Ağustos 2021 Pazartesi

İKİ ADEM OĞLU (5d) Gerçek şu; Allah Duyarlılardan kabul eder ”

 

Kur’an’da Hâbîl ve Qâbîl isim olarak geçmez,

Anlatı şöyle bir akışın içinde yer alır;

 يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا” (5:1).

 يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا” (5:2). 

الْبَيْتَ الْحَرَامَ” (5:2).

الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ” (5:2).

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا” (5:6). 

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا” (5:8). 

 

وَلَقَدْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ” (5:12).

 

وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَى أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ” (5:14).

 

يَاأَهْلَ الْكِتَابِ” (5:15).

 

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ  (5:17).

 

وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ” (5:18).

 

يَاأَهْلَ الْكِتَابِ” (19).

 

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ” 5:20).

 

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ” (5:27).

 

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا (5:35). 

 

Bu kıssa akışta işaret edilen, benî İsrailin, Yahudi ve Hristiyanların bildiği bir kıssa olmalıdır yani ehl-i Kitâb’ın.

 Gelenekte Hâbîl ismi ödünçlensede kain’in neden qâbîl olduğu yeterli izah edilmemiştir.

 Tilâvet edilecekler bağlamda ehl-i Kitâb ve İnanmışlar olmalıdır,  بِالْحَقِّ” ifadesi kıssanın başka türlü anlatıldığına işaret olabilir.

 وَاتْلُ عَلَيْهِمْ” ile kıssaya başlangıç yapılmaktadır.

 Tefsircilerin çoğu bu iki Âdem oğlu, Âdem'in oğulları olan Kâbil ile Hâbil olduğunu söylemişler, Hasen ve Dahhâk ise kıssanın sonundaki "bundan dolayıdır ki" âyetinin karinesiyle bunların İsrailoğulları'ndan iki şahıs olduğunu söylemişlerdir.

 Bir kısım yorumlar şöyledir;

 (فقال الحسن البصري: ليسا لصلبه، كانا رجلين من بني إسرائيل) Hasan-i Basrî, iki oğlunun onun sulbünden çocukları olmadığını, İsrail oğulların­dan iki kişi olduğunu ve Allah'ın bunları yahudilerin kıskançlığını açıklamak üzere misal verdiğini belirtmiştir (Kurtubi).

 (وهو قول الحسن والضحاك : أن ابنى آدم اللذين قربا قرباناً ما كان ابني آدم لصلبه ، وإنما كانا رجلين من بني اسرائيل)  Hasan el-Basrî ile Dahhâk'ın görüşüdür. Buna göre, Hz. Âdem (a.s)'in, birer kurban sunan iki oğlu, onun sulbünden olan iki oğlu olmayıp, İsrâiloğullarından iki âdemoğludur. Bunun delîli, Allah'ın bu kıssanın sonunda, "Bundan dolayıdır ki İsrâiloğuları için şuna hükmettik: Kim bir canı, bir can mukabilinde veya yeryüzünde bir fesat çıkardığı için olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur" (Mâide. 32) buyurmuş olmasıdır. Çünkü bu günahın, Âdem'in oğullarından birinden sudur etmesinin, İsrâiloğulları için kısasın farz oluşunun sebebi olmaya elverişli olmayacağı açık bir durumdur. Ama Benî İsrail'den birisinin, böyle bir günahı işlemesinin, onları aynı günahı işlemekten alıkoymak için, onlar hakkında kısas hükmünün konulmasına yol açması mümkündür (Razî).

 Sahih olan bu iki oğlun, Âdem'in sulbünden çocukları olduğudur. (هذا قول الجمهور من المفسرين وقاله ابن عباس وابن عمر وغيرهما، وهما قابيل وهابيل) Müfessirlerden bü­yük çoğunluğun görüşü bu olduğu gibi, îbn Abbas, İbn Ömer ve başkaları da bunu ifade etmiştir. Bu iki kişi, Kabil ve Habil idi (Kurtubi).

 Yani, Tekvîn iv, 1-16'da zikredilen Kâbil ve Hâbil kıssasını. “Onlara anlat” ifadesindeki zamir, Kitâb-ı Mukaddes'in izleyicilerine râcidir ve anlamı yukarıda 28. notta açıklanan bu surenin 15. ayeti ile açıkça bağlantılıdır: “şimdi size, [kendinizden] gizlediğiniz Kitab'ın bir çoğunu açıklamak... için Elçimiz geldi.” Bu Kitâb-ı Mukaddes kıssasının ahlakî yönü -Kitâb-ı Mukaddes izleyicilerinin “kendi kendilerinden gizledikleri” bir ahlakîlik- 32. ayette özetlenmiştir (Esed).

“qurbân” kelimesine gelince;

“KuRBân”, örfümüzde Allah'a yaklaşmak için kesilen kurbanlığa denirse, de asıl mânâsı Allah'a yaklaşmak için sunulan herhangi bir şey demektir ki, gerek kurbanlık ve gerek diğer sadakalardan daha geneldir (Elmalılı).

   Kelimenin semitlerde kullanımı hemen hemen aynıdır;

     Akadca:  𒆪𒉡 :  qarābum, qerēbum , “ yakın olmak; yaklaşmak ”

    Fenik: 𐤒𐤓𐤁 QRB 

   Ugarit:  𐎖𐎗𐎁 (qrb, “ yaklaşmak; yakın olmak ” )

    Sebe: 𐩤𐩧𐩨 (qrb), yakın, yaklaşmak

   Habeş: ቀረበ ḳärräbä

    Aramca: קורבנא 𐡒𐡓𐡁 ( QRB )

    İbranca; (קרבו) KoRBaN, çoğul (קרבנוֹת) KoRBaNot:

   Suryanca: ܩܪܶܒ 

Yakınlaşmak, yakınlık anlamındadır

إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا” “ikisi bir yakınlık yaklaştırdıklarında”, “قُرْبَانًا” isimdir. “bir yakınlık” anlamında

 فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآخَرِ” (5:27).

Bu yakınlık’ın kabul ve reddi söz konusudur.

Yani “bir sunu”nun kabul ve reddi söz konusudur.

فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ قُرْبَانًا آلِهَةً بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْ وَذَلِكَ إِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ” (46:28).

وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى” (39:3).

Ayetlerden anladığımız “qurbân” yakınlık sağlayıcı, yaklaştırıcı bir şeydir. Bağlamda bunun ne olduğu söylenmemektedir. Bu şey ne olursa olsun “إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللَّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ” denerek kabul şartının “الْمُتَّقِينَ” olmaya bağlanmıştır.

Bu İncîl’deki şu pasaja uygundur;

Habil'in Tanrı'ya Kayin'den daha iyi bir kurban sunması iman sayesinde oldu. İmanı sayesinde doğru biri olarak Tanrı'nın beğenisini kazandı. Çünkü Tanrı onun sunduğu adakları kabul etti…(İncîl, İbranilere Mektub: 11:4).

Tevrât’ta ise;

“Kayin, bir miktar toprak meyvesini Tanrı’ya sunu olarak getirdi (3). Ve Evel -o da davarının ilkdoğanlarından, [bunların] şişman olanlarından [bazılarını] getirdi. Tanrı Evel’e ve sunusuna önem verdi (4). Ancak kayin’e ve sunusuna, önem vermedi. Kayin çok kızgın ve üzgündü. (5).” (Tevrât, Yaradılış: 3-5).

Habîl, Qabîl’e göre sunuda “الْمُتَّقِينَ” davranmıştır, yani “Duyarlı”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...