TEMİRKAPIG 10.
“إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ
وَآتَيْنَاهُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا” (18:84).
“قَالَ مَا مَكَّنّٖى فٖيهِ رَبّٖى خَيْرٌ
فَاَعٖينُونٖى بِقُوَّةٍ اَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا”
(18:95).
“Biz ona şu-Ülke’de olanak tanıdık ve ona her bir şeyden bir neden verdik”
Yûsuf@ içinde bu usluba benzer ifadeler kullanılmıştır;
“وَكَذَلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي
الْأَرْضِ” (12:21).
“وَكَذَلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي
الْأَرْضِ” (12:56).
Bu Ülke bilindiği gibi Mısır’dır, tüm yer yüzü kastedilmemiştir. Yûsuf@
“الْعَزٖيزُ” (12:78,88). Olarak nitelendirilmiştir.
Yûsuf@ ve Zu’l-Qarneyn’nin verilen olanakları kullanacak tek yetkili
bir konumda olduğunu, buna rağmen keyfi davranmadıklarını, kurallara ve nedensellik
bağlamında hareket ettiklerini vurgulamak için olsa gerektir.
“فَأَتْبَعَ سَبَبًا” (18:85). “O
da bir nedene uydu”
“حَتَّى إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِي عَيْنٍ
حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِنْدَهَا قَوْمًا قُلْنَا يَاذَا الْقَرْنَيْنِ إِمَّا أَنْ
تُعَذِّبَ وَإِمَّا أَنْ تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْنًا” (18:86).
Kûrûş’un “nedeni” neydi?
Kûrûş’un BATI, Anadolu Lidya Seferi
“Lidya kıralı, pek çok güvendiği süvarileri ve toplıyacağı ücretli
piyadelere katılacak olan müttefik kuvvetlerle Pers kıralım habersizce bastırmağı
düşünüyordu. Fakat, Yunanlılardan ücretli asker toplamağa memur ettiği adamın,
yanındaki külliyetli paralarla İran'a kaçarak, Krezus'un harp hazırlığını ve
ittifak teşebbüslerini Kuraş II'ye haber vermesi, bütün planlarını bozdu. Olayları
önlemekte maharetli olan Kuraş II, bu malumatı alır almaz müttefiklerinin
yardımları gelmeden evvel harekete geçti, Zagrosları aştı. Ninova
yakınlarında Dicle'yi geçerek Mezopotamya kuzeyindeki dağların eteklerini
takiben Kapadokya'ya doğru yürüdü. Onun bu hareketini haber alan Krezus de mecburen
yalnız kendi kuvvetleriyle Kuraş II'yi Kızılırmak doğusunda karşıladı.
Neticesiz kalan ilk çarpışmadan sonra üç aylık bir mütareke yapıldı.
Bu müddet bitince Pterium (Boğazköy) de başlıyan ikinci çarpışma İranlıların
kesin zaferleriyle neticelendi. Mağlupların arkasını bırakmak, onlara toplanmak
fırsatını vermek olacağını takdir eden Kuraş II, Babil kıralı Nabunaid ile bir saldırmazlık
andlaşması yaparak Krezus'u payitahtına kadar takip etti. On dört günlük
muhasaradan sonra, Küçük Asya'nın
bu en zengin ve mamur şehrini de aldı ve Lidya devletine son verdi (M. ö. 546 )”
(Yakın Şark IV, I. Bölüm, Perslerden Romalılara Kadar, Ord. Prof.
M.Şemseddin Günaltay, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı, 1987/7,8).
Lidya:
“Altın madeni Lydia Krallığı’nda bol miktarda mevcuttu ve M.Ö. 7.
yüzyılın başlarından itibaren değerli bir maden olarak kullanılmaya
başlanmıştı. Sikke basımında kullanılan altın, Tmolos Dağı’ndan (Bozdağ) doğup
başkent Sardes’ten geçerek Hermos’a (Gediz Nehri) karışan Paktolos’un (Sart
Çayı) çamurunda doğal olarak bulunan altından
elde
ediliyordu.” (Persler Anadolu’da: Büyük Kyros’un Lydia Seferi ve Sonuçları, Eray
Karaketir, Uluslararası Tarih Araştırmaları dergisi, Haziran, 2018/2/1).
“M.Ö. 7. yüzyılın başlarından itibaren değerli bir maden olarak kullanılmaya
başlanmıştı. Sikke basımında kullanılan altın, Tmolos Dağı’ndan (Bozdağ) doğup
başkent Sardeis’ten geçerek Hermos’a (Gediz Nehri) karışan Paktolos’un (Sart
Çayı) çamurunda doğal olarak bulunan altından elde ediliyordu” (Pers Kralı
ıı. Kyros Hayatı, Şahsiyeti ve Siyasi Faaliyetleri, Eray Karaketir, Yüksek
Lisans Tezi,Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler enstitüsü Tarih Anabilimdalı,
Konya/2015/35).
“Lydia ve Lydia'lılar Hakkında Bilgiler. Lydia toprağı
öbürlerinde olduğu gibi, öyle pek adı anılacak olağanüstü şeylere sahip
değildir, yalnız Tmolos'tan akıp gelen altın kumu vardır.”
(Herodot Tarihi, çev. Müntekim Ökmen, İstanbul: Remzi Kitabevi 1983 1/93).
“Sınırları doğuda Frigya, batıda Aiolis ve İyonya, kuzeyde Mysia ve
güneyde
Karya ile sınırlanan Lidya Krallığı, M.Ö. 1. binde, günümüzde Küçük Menderes ve
Gediz vadilerini içine alan coğrafyada ortaya çıkmıştır (Harita 8). Krallık,
tarım ve
hayvancılık açısından önemli bir konumda yer almaktadır. Tarım ve hayvancılık
ile
birlikte başkent Sardeis’ten akan Paktolos Nehri alüvyonlarında bulunan altın
tozu da
krallığın ekonomisini geliştirmede büyük rol oynamıştır.” (Akhaimenid Dönemi
Siyasi Tarihinin Kallias Barışı’na Kadar Değerlendirilmesi: M.Ö. 550-449, Duygu
Narçin, İ.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul/2019/30).
“Lidya, dağlık masifler, aluviyonlu çöküntü ovaları, zengin
sahiller olmak üzere üç kısma ayrılabilir” (Yakın Şark II, Anadolu, Ord. Prof.
M.Şemseddin Günaltay, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı, 1987/12).
Gediz Havzası, Marmara Gölü:
Batı Anadolu’nun büyük tektonik çukurluklarından biri olan Gediz
grabeninde bir alüvyon seti ile ortaya çıkan Marmara gölünün çevresi tarih
öncesi çağlardan günümüze önemli yerleşimlere (Kaymakçı, Sardeis, Saittai,
Lulia Gordos gibi) ev sahipliği yapmıştır. Gölün oluşması, şekillenmesi, göl
seviyesinde ve alanında meydana gelen değişmeler tarih öncesinden günümüze
çevresinde var olmuş bu gibi yerleşimler ve kültürler üzerinde etkili olmuştur (Marmara
Gölü’nün Paleocoğrafyası ve Tunç Çağı’ndan Günümüze Jeoarkeolojik
Değerlendirmeler, Manisa, Coğrafi Bilimler Dergisi, 2018/16/2/217/237).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder