26 Ocak 2022 Çarşamba

Yahya’nın Öyküsü (1).

 

Yahya’nın Öyküsü

 


 

Yahyâ Nebi’nin hayatı hakkındaki kaynaklar Josephus, İncîl, Sâbiîlerin kaynakları ve Qur’an’ı Kerîm’dir.

Josephus, Yahudilerin Eski Eserleri'nde Yahyâ'dan bahseder ve Hirodes Antipas (MÖ 4 - MS 39)'ın emriyle μάχαιρα/Machaerus (מכוור /قلعة مكاور)'taki kalede idam edildiğini belirtir. Mukâvir kalesi günümüzde Ürdün’de bulunan Ölü Deniz’e yakın eski Haşmon kalesidir. Josephus “Yahudi Savaşları”nda bu kale hakkında ayrıntılı bilgi verir.

Josephus’un kitâbında;









Vaftizci Yahyâ’nın Hirodes Antipa (Antipatros-MÖ 4-MS 39) tarafından öldürüldüğünü söyler, Yahyâ’dan övgüyle söz eder. Yine onun Vaftiz yaptığına vurgu yapar.

 

 

“Herod the tetrarch makes war with Aretas, the King of Arabia; and is beaten by him. As also concerning the death of John the Baptist. How Vitellius went up to Jerusalem: together with some account of Agrippa, and of the posterity of Herod the Great…

2. Now some of the Jews thought that the destruction of Herod's army came from God, and that very justly, as a punishment of what he did against John, that was called the Baptist: for Herod slew him, who was a good man, and commanded the Jews to exercise virtue, both as to righteousness towards one another, and piety towards God, and so to come to baptism; for that the washing [with water] would be acceptable to him, if they made use of it, not in order to the putting away [or the remission] of some sins [only], but for the purification of the body; supposing still that the soul was thoroughly purified beforehand by righteousness. Now when [many] others came in crowds about him, for they were very greatly moved [or pleased] by hearing his words, Herod, who feared lest the great influence John had over the people might put it into his power and inclination to raise a rebellion, (for they seemed ready to do any thing he should advise,) thought it best, by putting him to death, to prevent any mischief he might cause, and not bring himself into difficulties, by sparing a man who might make him repent of it when it would be too late. Accordingly he was sent a prisoner, out of Herod's suspicious temper, to Macherus, the castle I before mentioned, and was there put to death. Now the Jews had an opinion that the destruction of this army was sent as a punishment upon Herod, and a mark of God's displeasure to him.” (Antiquities of the Jews - Book XVIII, CHAPTER 5.2).




Josephus’a göre Yahyâ’nın Öldürüldüğü Mukâvir Kalesi kalıntıları

25 Aralık 2021 Cumartesi

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (6). Psiko-Sembolik Yorumlar

 


Psiko-Sembolik Yorumlar

 


(İstanbul  Arkeoloji Müzesi)


Yûnus öyküsünün gökteki iz düşümü gözden kaçırılmıştır. Kutsal kitâblardaki öyküye göre, öyküde geçen motiflerin “sembol”leri üzerine yorumlar vardır. Erich Fromm Yûnus öyküsünün sembollerini çözümlemeye çalışır. Ona göre öyküde bir çok sembolik öğeler vardır;

"Evrensel bir sembolü anlatan bir başka güzel örnek de, Yunus Peygamber’in sembol dili ile yazılmış olan hayat hikâyesidir. Hikâyenin özeti şöyledir:

Yunus peygamber, Tanrı'nın sözlerini işitir ve insanları doğru yola döndürmek için Ninive'ye gider. Onlara artık doğru yola dönmezlerse, şehirlerinin başlarına yakılacağını anlatır. Yunus, Tanrı'nın sesini duymuş ve böylece bir peygamber olmuştur. Ama bu, kendi isteği ile olmadığı için, görevini bilmesine rağmen Tanrı'nın (ya da buna, vicdanının da diyebiliriz) emirlerinden kaçmaya çalışmaktadır. Çevresiyle pek fazla ilgilenmeyen bir insan olan Yunus, kanun ve düzene sıkı biçimde bağlılığı ile tanınır. Ama çevresine karşı gösterdiği sevgi de yetersizdir.

Şimdi de bu olay sırasında Yunus'un kalbinden geçenlerin, hikâyede nasıl anlatıldığına bakalım:

Yunus'un önce Jafo'ya gittiğini, oradan da Tarşiş'e giden bir gemiye bindiğini öğreniyoruz. Gemi, denizin ortasındayken ansızın büyük bir fırtına patlayıverir. Herkes korku ve heyecan içinde koşuşurken, Yunus, geminin alt bölümüne iner ve derin bir uykuya dalar. Denizciler, bu fırtınayı Tanrı'nın bir cezası olarak düşünürler. Çünkü Yunus onlara Tanrı'dan kaçtığını söylemiştir. Bu nedenle onu uyandırırlar. Durumu fark eden Yunus, denizcilere kendisini denize atmalarını söyler. Belki o zaman deniz durgunlaşacaktır. Denizciler önce bu arzuyu yerine getirmekten çekinirler, ama sonunda Yunus'u kolundan tutup denize atarlar. Yunus suya düşer düşmez, deniz durgunlaşır. Daha sonra büyük bir balık, Yunus Peygamber'i yutar. Yunus, bu balığın karnında tam üç gün ve üç gece saklı kalır. Bu duruma dayanamayan Peygamber, Tanrı'ya kendisini affetmesi için yalvarır ve bu hapisten kurtulmak için dua eder. Bunun üzerine Tanrı balığa, karnındaki Yunus'u karaya kusmasını emreder. Daha sonra Yunus, Ninive'ye gider, Tanrı'nın buyruğunu yerine getirir ve Niniveliler'i felaketten kurtarır.

Hikâyede anlatılan olaylar, sanki gerçekten de yaşanıyormuş gibi anlatılmasına rağmen, bu hikâye aslında baştan sona sembol diliyle yazılmıştır. Bundan dolayı da anlatılan bütün olaylar, Yunus Peygamber'in ruhsal durumu hakkında verilmiş bilgilerdir. Burada birçok sembol, ardı ardına dizilmiştir. "Gemiye binme, geminin alt bölümüne inme, uykuya dalma, denizde seyretme ve balığın karnında hapsolma" bu sembollere verilebilecek örneklerdir. Sözü edilen sembollerin her biri, ayrı bir ruh halini temsil etmektedir. Ama genelde, kendi içine kapanmayı ve kendini toplumdan soyutlamayı sembolize ederler. Böyle bir durumu, anne karnındaki cenin sembolüyle de açıklayabiliriz. Geminin, derin uykunun, denizin ve balığın anne karnından çok farklı oldukları doğrudur. Ama hepsinde de güvenlik ve korunma duyguları egemendir. Bu yüzden anılan semboller, içerik açısından aynıdır.

 

Yunus Peygamber hikâyesinde olaylar, uzay ve zaman akışı içinde geçerler. Peygamber, ilk önce gemiye biner, sonra uyur, daha sonra denize atılır, ardından da balık tarafından yutulur. Yani olaylar birbirlerini takip ederler. Hikâyenin bazı olayları ger­çek dışıdır. Ama bir bütün olarak ele alındığında hikâye sağlam bir mantığa sahiptir. Bu hikâye, bize Yunus Peygamber'in iç dünyası hakkında bilgi vermektedir. Burada, Yunus'un vicdanı ve kaçma isteği arasında nasıl bocaladığını görmekteyiz. Peş peşe sı­ralanan olaylar, işte bu durumu anlatmaktadırlar. Olayların gitgide şiddetlenmesi ve büyümesi, Yunus'un duygusal durumu ile bir paralellik göstermektedir. Yunus, hikâyenin başında insanlardan ve görevinden kaçar. Giderek onlara daha fazla yabancılaşır ve sonunda balığın karnındaki mutlak soyutlanma ile insanlardan tamamen uzaklaşmış olur. Ama kendi yarattığı bu hapis, onu çok sıkmıştır ve kendini yalnız hissetmektedir. Buradan kurtulmak için sonunda Tanrı'dan yardım diler. (Aslında bu hikâyede, tipik bir nevrozun gelişimini izleyebiliriz. Böyle durumlarda, hasta olan kişi, belirli bir tehlikeden korunmak için ortaya bir tavır koyar. Ama sonunda, bu tavrın kendisi de onun için yeni bir tehlike yaratır. Ve hasta kişi, artık öncelikle kendi tavrından kurtulmak için büyük çabalar göstermeye başlar.) Sonunda Yunus da, güvenliğe kaçmayı ve kendini içine hapsetmeyi bir yana iter ve hayatına bıraktığı yerden devam etmeye karar verir.

Yazılı bir belge olarak önümüzde duran bu hikâyede, satırların aralarına dağılmış bazı önemli bilgiler vardır. Bunların başında, olaylar arasında mantıksal bir neden-sonuç ilişkisinin bulunması yer alır. Yunus, Tanrı'dan kaçmak istediği için, denize açılıyor. Yorgun olduğu için, uyumaya başlıyor. Fırtınaya neden olduğu için, denize atılıyor. Ve denizde insan yutan balıklar olduğu için, bir balık tarafından yutuluyor. Görülebileceği gibi, belirli bir olay, ondan bir önceki olayın sonucudur. (Yunus Peygamber'in hikâyesi, son bölümü gerçek dışı olmasına rağmen, mantıksal bir bütünlük içinde gerçekleşmiştir.) Oysa satırların arasına gizlenmiş olan bilgilerin sahip olduğu mantık, buradakinden farklıdır. İçsel bir bağ ile birbirine bağlanmış ve çağrışımlarla yönlendirilmiş olan ruhsal yapının dile gelişi demek olan bu "iç hikâye" de de neden-sonuçlu dizilişler vardır. Ama ardındaki mantık, kelimelerle anlatılan hikâyenin dünyasal mantığından daha farklı bir yapı taşımaktadır.

Sembol diline egemen olan çeşitli mantık kurallarını, biraz sonra rüyaların özelliklerini incelerken daha iyi anlayacağız.” (Eric Fromm, Rüyalar, Masallar ve Mitoslar, Arıtan Yayın Evi, 2. Baskı, Eylül 1992/34-38).


(Yunus Lahdi -  Vatikan Müzesi)


Motifler ve sembollerle ilgili bir başka çalışmada;

“Balinanın Karnı

Büyülü eşikten geçişin bir yeniden doğum alanına geçme olduğu fikri, dünyanın her yerinde rahim imgesi olan balina karnıyla simgelenmiştir. Kahraman, eşiğin gücünü ele geçirmek ya da onunla uzlaşmak yerine bilinmeyenin içinde kaybolur ve ölmüş gibi görünür.

Mişe-Nahma, Balıklar Kralı,

Öfkeyle yukarı fırladı,

Parıltılarla gün ışığına sıçradı,

Büyük çenesini açtı ve yutuverdi

Kanoyu ve Hiavvatha’yı.

Bu yaygın motif, eşikten geçişin bir kendini yok etme biçimi olduğunu vurguluyor…

Fakat burada, dışa, görünür dünyanın sınırları dışına geçiş yerine, kahraman yeniden doğmak üzere içe doğru gidiyor. Kaybolma, inananın, kim ve ne olduğunu, yani ölümsüz olmadıkça kül ve toz olduğunu anımsamasının kolaylaşacağı yer olan tapmağa girmesine karşılık gelmektedir, içerideki tapmak, balinanın karnı ve ötedeki, yukarıdaki ve aşağıdaki cennet toprağı, hepsi aynı şeydir

Varoluşun tehlikeli yönünün, olağan dünyayı çevreleyen mitolojik devlere ya da balinanın iki sıra dişlerine denk düşen başlangıç belirtileridirler onlar. Kendini adamış kişinin bir tapınağa giriş anında bir dönüşümden geçeceği gerçeğini sergilerler….

Öyleyse, alegorik olarak bir tapmağa giriş ve balinanın dişleri arasından kahramanın dalışı, her ikisi de resim dilinde yaşamı merkeze alma, yaşamı yenileme eylemini belirten aynı maceralardır… (Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, 5. Balinanın Karnı, Joseph Campbell, Kabalcı, İkinci Basım 2010).

Belki de sorulması gereken bu öyküyü dinleyenlerden ne yapmaları istendiğidir, öykünün nasıl bir işlevi olduğu, bu öykünden ne şekilde ders çıkarılacağıdır.

17 Aralık 2021 Cuma

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (5). YOK ARTIK DAHA NELER!

 

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (5).

Parçaların birleştirilmesi

“RAB Tanrı Yunus'un üzerine gölge salacak, sıkıntısını giderecek bir keneotu(يَقْطِينَةً/ קיקיון) sağladı. Yunus  buna çok sevindi (6). Ama ertesi gün şafak sökerken, Tanrı'nın sağladığı bir bitki kurdu keneotunu(الْيَقْطِينَةَ/הקיקיון) kemirip kuruttu (7). Güneş doğunca Tanrı yakıcı bir doğu rüzgarı estirdi. Yunus başına vuran güneşten bayılmak üzereydi. Ölümü dileyerek, “Benim için ölmek yaşamaktan iyidir” dedi (8). Ama Tanrı, “Keneotu(הקיקיון /الْيَقْطِينَةِ) yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı?” dedi. Yunus, “Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim” diye karşılık verdi (9).   RAB, “Keneotu (الْيَقْطِينَةِ/הקיקיון) bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu” dedi, “Sen emek vermediğin, büyütmediğin bir keneotuna acıyorsun da, (10). ben Ninova'ya, o koca kente acımayayım mı? O kentte sağını solundan ayırt edemeyen yüz yirmi bini aşkın insan, çok sayıda hayvan var.” (Tevrât: Yunus: 4:6-10).

Gökteki iz düşümde bir kaç ayrıntı daha var, Tevrât ve Qur’an’da Yûnus’a gölgelik olsun diye bir bitkiden bahsedilmesi, Phoenix (zümrüd-ü anqa)’in bir bitki gibi durması, Eridanus’un sahilinde veya ucunda olması ve yine hemen yanında Cetus(Balina)’un olması gerçekten ilginçtir.










Gemi sanki Orion(avcı) Takımyıldızına doğrudur Orion(avcı) Takımyıldızının en parlak yıldızlarından biri Rigel’dir, Rigel (ricel) ayak anlamındadır. Yine ilginç bir benzetmeyle karşı karşıyayız. Tarsûs’ta ayak veya ayak tabanı anlamındadır.

Ταρσός, طرسوس Şehrin adı Hitit tabletlerinde Tarşa, Asur kaynaklarında Tarzi, Grek kaynaklarında Tharsis, Tarz, Tarsi, Tarsos, Arap ve Osmanlı kaynaklarında Tersîs (ترسيس) ve Tarsûs (طرسوس) şeklinde kaydedilir. Kelimenin eski Yunanca’da “ayak tabanı” anlamı taşıdığı bilinmektedir.



 

Ninova’nında daha önce “Balık Yeri” ve balıkla ilişkili olduğunu söylemiştik. Cetus(Balina)’un arkasında Balık Takımyıldızının olması, “yok artık!’” demeyi hak ediyor.      

15 Aralık 2021 Çarşamba

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (4). Gökteki izdüşüm

 




Gökteki izdüşüm

Güvercin (Columba), Gemi (Argo Navis), Balina (Cetus)

Tevrât, İncîl ve Qur’an Yûnus’un büyük bir balık tarafından yutulduğu konusunda birbirleriyle benzeşir. Öykü de Yûnus (Güvercin), Gemi, Büyük Balık motiflerdir.

Güvercin (Columba)







 

Gemi (Argo Navis):






Balina (Cetus):




 


Motiflerinin birlikte görünümü:




 


 

14 Aralık 2021 Salı

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (3).

 Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) 




Mûsâ’ya görev verildiginde birtakım isteklerde bulunur mazeretler ileri sürer, sonunda görevi kabul eder.

Nebîlik görevi konusunda Yûnus en uç örnektir. Görevden kaçış söz konusudur.

“Ne var ki, Yunus RAB'bin huzurundan Tarşiş'e kaçmaya kalkıştı.” (Tevrât, Yûnus: 1:1).

“Yunus buna çok gücenip öfkelendi (1). RAB'be şöyle dua etti: "Ah, ya RAB, ben daha ülkemdeyken böyle olacağını söylemedim mi? Bu yüzden Tarşiş'e kaçmaya kalkıştım. Biliyordum, sen lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin, cezalandırmaktan vazgeçen bir Tanrı'sın (2).” (Tevrât, Yûnus: 4:1,2).



Yûnus’un kime veya kimlere “kızdığı” tartışma konusudur.

وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا” (21:87)

Qur’an Muhamed nebîye öğütle şöyle demektedir;

فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ” (68:48).

 Belki “فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ” ifadesi Yûnus’un Bey’inin “kararına” (hukm) “dirençli” olmadığı ve bu karardan kaçtığı şeklinde yorumlanabilir.

Tevrât’taki kronoloji görevlendirmeden sonra gemi ile kaçışa vurgu yapar.

“Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. "Neden yaptın bunu?" diye sordular. Yunus'un RAB'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı.” (Tevrât, Yûnus: 1:10).

Rab’den uzaklaşmak, onun kararından (hukm) kaçmak olarak anlamaya uygundur.

Ve Yûnus fırtınalı denize atılır;

فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ” sonra O-balık onu lokmaladı, ve o,“kendi kendini kınarken” (37:142).

Yûnus balığın karnında nedamet getirerek çok pişman olur, kendini kınar;

“Yunus balığın karnından Tanrısı RAB'be şöyle dua etti: (1). "Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım, Yanıtladın beni. Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, Kulak verdin sesime (2). Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi. Azgın dalgalar geçti üzerimden (3).  'Huzurundan kovuldum' dedim, 'Yine de göreceğim kutsal tapınağını.' (4). Sular boğacak kadar kuşattı beni, Çevremi enginler sardı, Yosunlar dolaştı başıma (5). Dağların köklerine kadar battım, Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan; Ama, ya RAB, Tanrım, Canımı sen kurtardın çukurdan (6). Soluğum tükenince seni andım, ya RAB, Duam sana, kutsal tapınağına erişti (7)Değersiz putlara tapanlar, Vefasızlık etmiş olurlar (8). Ama şükranla kurban sunacağım sana, Adağımı yerine getireceğim. Kurtuluş senden gelir, ya RAB! (9). RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus'u karaya kustu (10). (Tevrât, Yûnus: 2:1-10). 

 

 فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّٖى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمٖينَ” (21:87).

الظُّلُمَاتِ” çoğuldur, genellikle manevi karanlıkları betimler.

 

 


لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ (49) فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ (50)” (68:49,50).

فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّحِينَ (143) لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (144) فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ (145) وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ (146) وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَى مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ (147) فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ (148)” (37:143-148).

Yûnus balığın kusması sonucu kurtulur, kustuğu sahil belirsizdir, olası yine Yâfâ yakınlarıdır.

Allah’ın acımasıyla Balık Yûnus’a mezar olmamıştır, mezar olsaydı b’as gününe kadar kalabilirdi, “bitkin” bir şekilde kıyıya atılır.

“RAB Yunus'a ikinci kez şöyle seslendi: (1). "Kalk, Ninova'ya, o büyük kente git ve sana söyleyeceklerimi halka bildir (2).” (Tevrât, Yûnus: 3:1,2).

Tevrât’a göre Yûnus Ninova’ya gider bu kez keneotu’yla denenir;

“RAB Tanrı Yunus'un üzerine gölge salacak, sıkıntısını giderecek bir keneotu sağladı. Yunus buna çok sevindi.” (Tevrât, Yûnus: 4:6).

وَأَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْطِينٍ” (37:146).

Tevrât’ta “קיקיון” (qiyqayon/ الْيَقْطِينَةِ) yani kabak türü bir şeydir.

“Güneş doğunca Tanrı yakıcı bir doğu rüzgarı estirdi. Yunus başına vuran güneşten bayılmak üzereydi. Ölümü dileyerek, "Benim için ölmek yaşamaktan iyidir" dedi (8). Ama Tanrı, "Keneotu yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı?" dedi. Yunus, "Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim" diye karşılık verdi (9). RAB, "Keneotu bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu" dedi, "Sen emek vermediğin, büyütmediğin bir keneotuna acıyorsun da, (10). Ben Ninova'ya, o koca kente acımayayım mı? O kentte sağını solundan ayırt edemeyen yüz yirmi bini aşkın insan, çok sayıda hayvan var. (11).” (Tevrât, Yûnus: 4:8-11).


13 Aralık 2021 Pazartesi

Yûnus (Güvercin) ve Balık (Nûn) (2).

 


 



Qur’an’ı Kerîm’deki Yûnus Qıssası Tevrât-ı Şerîf’tekiyle benzeşir (muteşâbih).

Tevrât ve Qur’an’da Yûnus’un öyküsü kısaca şöyledir;

Yûnus Ninova halkını uyarmak için görevlendirilir, Yûnus bu görevden kaçar, bulunduğu “Gat-Hefer”den, Yâfâ limanında bir gemiye binerek Tarşiş’e gitmek için yola çıkar. Yolda büyük bir fırtına çıkar, fırtınayı dindirmek için Yûnus denize atılır, büyük bir balık Yûnus’u yutar, Yûnus balığın karnında pişman olur, sonunda balık Yûnus’u kusar, Yûnus görevini yerine getirir.

 

Qur’an’da “قَوْمَ يُونُسَ” (10:98) denmektedir, Yûnus’un halkı İsrail Krallığına mensuptur, Ninova Halkı Asurludur. Qawm kelimesi bir ırk, bir soy anlamını sonradan kazanmış olmalıdır. Yûnus’un görevlendirildiği toplumu betimlemek, o topluma sahib çıktığını vurgulamak için “Yûnus’un toplumu” denmiş olmalıdır. Kişinin içinde yaşadığı toplum, onun qawmi olmalıdır.

الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ”deki “الْمَشْحُونِ” “ism-i mef’ul”dür (26:119, 36:41, 37:140).

Gemi yük ve insanlar ile ağzına kadar dolduğunda, "o gemi, "meşhûn"dur; yani yükle ve İnsanla dop doludur" denilir (Razî).

أَبَقَ” (37:140) ise, bir kölenin, efendisinden kaçmasıdır.

وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا” (21:87)’de Yûnus’un kızgın bir şekilde gittiğine vurgu vardır. Yani Yûnus, kızgın şekilde efendisinden kaçan bir köle gibidir.

Tevrât’ta Ne var ki, Yunus RAB'bin huzurundan Tarşiş'e kaçmaya kalkıştı.” (Tevrât, Yûnus: 1:3) denmiştir, ifadeler benzeşmektedir.

 

“Yolda RAB şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı. ” (Tevrât, Yûnus: 1:4).

 

سَاهَمَ” (37:141)’nin kura çekmek anlamı olduğu gibi, korku anlamı da vardır.

 

“Sonra denizciler birbirlerine, "Gelin, kura çekelim" dediler, "Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi." Kura çektiler, kura Yunus'a düştü. ” (Tevrât, Yûnus: 1:7).

 

İbranca metinde “הגורל” çakıl taşı ile yapılan kura anlamındadır.

 

“Bunun üzerine Yunus'a, "Söyle bize!" dediler, "Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?" (8). Yunus, "İbrani'yim" diye karşılık verdi, "Denizi ve karayı yaratan Göklerin Tanrısı RAB'be taparım." (9). Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. "Neden yaptın bunu?" diye sordular. Yunus'un RAB'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı (10). Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus'a, "Denizin dinmesi için sana ne yapalım?" diye sordular (11). Yunus, "Beni kaldırıp denize atın" diye yanıtladı, "O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız (12).” (Tevrât, Yûnus: 1:8-12).

 

“Sonra Yunus'u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti.” (Tevrât, Yûnus: 1:15).

 

“Bu arada RAB Yunus'u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı. ”  (Tevrât, Yûnus: 1:17).

 

Qur’an’da “الْحُوتُ” Tevrât’ta “דג גדול” (dag gadol) yani “Büyük Balık” Yûnus’u yutmuştur.

 

Tevrât’ın Arabça çevirisinde bu “حُوتاً عَظِيماً”dir.

 

وَأَمَّا الرَّبُّ فَأَعَدَّ حُوتاً عَظِيماً لِيَبْتَلِعَ يُونَانَ. فَكَانَ يُونَانُ فِي جَوْفِ الْحُوتِ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ وَثَلاَثَ لَيَالٍ.” (ASVD).

 

İncîl’in Suryanca Çevirisi Peşitta’da “Nûn”un karnındadır Yûnus;




“Yunus (ܝܘܢܢ/Yawnân), nasıl üç gün üç gece o koca balığın (ܕܢܘܢܐ /denûnê) karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır. ” (İncîl Matta’ya Göre: 12:40).

 



 

 

 

Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...