16 Ağustos 2021 Pazartesi

İKİ ADEM OĞLU (4) INANNA ÇİFTÇİYİ YEĞLER

 

INANNA ÇİFTÇİYİ YEĞLER

 

Kahramanlar:

 İnanna: 𒀭𒈹 Dinanna, 𒀭𒊩𒌆𒀭𒈾 Dnin-an-na (Inanak)

 http://oracc.iaas.upenn.edu/epsd2/cbd/sux/o0045253.html

 İştar, Astarte, batı samilerde bereket ve verimlilik tanrıçası, Babil Salambo.

Yunan Afrodit, Roma Venüs 

 


 İnanna/Ishtar/Venüs, “Güneş”in sembolü “aslan”la betimlenir. Kuzey yarım kürede temmuz-ağustos güneşin en kavurucu aylarıdır (23 Temmuz 22 Ağustos) Güneş Aslan Takım Yıldızında. Sabah (Phosphorus) ve akşam (Hesperus) yıldızı, Çoban Yıldızı, Çolpan, Zühre olarak ta bilinir. Venüs, güneş doğmadan önce ve battıktan sonra görülebilir.


                                                            Utu Güneş Tanrısı ve aslanlar

 


                                                                     İnanna ve aslan

 


 

Dumuzid 𒌉𒍣𒉺𒇻, du5-mu-zid, Dumuzi, Temmuz, تمّوز, תַּמּוּז,  Akadca: Duʾzu, Dūzu; 

http://oracc.museum.upenn.edu/cmawro/cbd/qpn-x-months/x00000040.html  


Dumuzi yeraltına giriyor

 Enkimdu: 𒂗𒆠𒅎𒁺 en-ki-im-du,  Enki’nin oğlu,

 

Öykü:

 

“ “İnanna Çiftçiyi Yeğler” diye adlandırdığım bu tarımsal mit  Habil-Kabil motifinin bir başka örneğidir. Şiirimizde dört karakter var: her yerde hazır ve nazır görünen İnanna; kardeşi güneş tanrısı Utu; çoban tanrısı Dumuzi; çiftçi-tanrı Enkimdu. Öykü şöyledir; lnanna bir eş seçmek üzeredir. Kardeşi Utu, çoban-tanrı  Dumuzi ile evlenmesi için ısrar eder, am a o çiftçi tanrı Enkimdu’yu yeğler. Bunun üzerine Dumuzi ortaya çıkar ve Inanna’nın neden çiftçiyi yeğlediğini öğrenmek ister; Dumuzi, çiftçinin sahip olduğundan fazlasına sahiptir. İnanna ona yanıt vermez, ama sakin, sakıngan bir tip gibi görünen çiftçi Enkimdu, kavgacı Dumuzi’yi yatıştırmaya çalışır. Dumuzi, çiftçi ona her türden armağanlar -burada metnin anlamının tam olarak çözülemediği belirtilmelidir- hatta Inanna’yı bile vereceğine söz verene değin bir türlü sakinleşmez.

 Şiirin okunabilen kısmı güneş-tanrısı Utu’nun kızkardeşi inanna’ya verdiği bir söylevle başlar:

 Ey kardeşim, çobanın her şeyi var,

Ey bakire İnanna, niye kabul etmiyorsun?

Yağı iyidir, hurma-şarabı iyidir,

Çobanın elinin dokunduğu her şey parlar,

Ey İnanna, her şeyi olan Dumuzi...,

Mücevherler ve değerli taşlarla dolu, niye kabul etmiyorsun?

İyi yağını seninle yiyecek,

Kralın koruyucusu, niye kabul etmiyorsun?”

Ancak İnanna reddeder:

Her şeyi olan çobanla evlenmeyeceğim,

Yeni ... de yürümeyeceğim,

Yeni ... de dua okumayacağım,

Ben, bakire, çiftçiyle evleneceğim,

Bitkileri bol yetiştiren çiftçi,

Tahılı bol yetiştiren çiftçiyle.”-

 

Bunu izleyen, Inanna’nm seçim nedenlerini sıraladığı yirmi kadar dize kırıktır. Sonra Çoban-tanrı Dumuzi gelip onun seçimine karşı çıkar karmaşık biçim de etkin cümle örüntüsü ile özellikle dikkat çekici bir pasajdır bu:

 

Çiftçinin benden fazla, çiftçinin benden fazla,

Çiftçinin benden fazla nesi var?

O bana kara giysisini verirse, Ben de ona, çiftçiye, kara koyunumu veririm,

O bana ak giysisini verirse, ben de ona, çiftçiye, ak koyunumu veririm,

O bana ilk hurma-şarabını ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, sarı sütümü ikram ederim, »

O bana iyi hurma-şarabını ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, kisim-sütümü ikram ederim,

O bana ‘yürek-buran’ hurma-şarabından ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, köpüklü sütümden ikram ederim,

O bana sulıı hurma-şarabmdan ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, bitkii-sütümden ikram ederim,

O bana iyi yemeklerini verirse, ben de ona, çiftçiye, nitirda-sütümü veririm,

O bana iyi ekmeğini verirse, ben de ona, çiftçiye, bal-peynirimi veririm,

O bana küçük fasulyelerini verirse, ben de ona küçük peynirlerimi veririm;

Yiyebildiğinden çok, içebildiğinden çok,

Daha çok yağ ikram ederim ona, daha çok süt ikram ederim ona;

Benden fazla, çiftçinin benden fazla nesi var?"

 

Bundan sonraki dört dizenin anlamı açık değil; sonra Enkimdu’nun yatıştırma çabası gelir:

“Sen, ey çoban, niye kavga çıkarırsın?

Ey çoban, Dumuzi, niye kavga çıkarırsın?

Benimle kendini, ey çoban, benimle kendini niye karşılaştırırsın?

Koyunların toprağın otunu yesin,

Çayırlarında koyunların otlasın,

Zabalam’ın tarlalarında tahılları yesinler,

Bütün sürülerin Unun ırmağımın suyunu içsin.”

 

Ama çoban istifini bozmaz:

“Benim, çobanın düğününe, ey çiftçi, dostum olarak gelme,

Ey çiftçi, Enkimdu, dost olarak, ey çiftçi gelme.”

 

Bunun üzerine çiftçi ona her türden armağanlar teklif eder:

“Buğday getireceğim sana, fasulye getireceğim,

... fasulyesi getireceğim sana,

Bakire İnanna’yı (ve) hoşuna giden her şeyi,

Bakire Inanna’yı ... getireceğim sana.”

 

Şiir böylece, görünüşte çoban-tanrı Dumuzi’nin çiftçi-tanrı Enkimdu’yu alt etmesiyle sona erer.” (Sümer Mitolojisi,  Samuel Noah Kramer, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı, Birinci Basım 1999, s.178-181).

15 Ağustos 2021 Pazar

İKİ ADEM OĞLU (3) Koyun ve Tahıl

 

KOYUN VE TAHIL



 

          Lahar, laḫru: koyun

          http://oracc.museum.upenn.edu/epsd2/o0040744

 

Aşnan, (ašnanašnan2): Tahıl, hububat tanrısı

         http://psd.museum.upenn.edu/epsd/e527.html  

        


     Aşnan tahıllar başta olmak üzere bitkilerin boy atmasına hükmediyordu; Lahar hayvanların büyümesine (Mezopotamya Mitolojisi, JEAN BOTTERO SAMUEL NOAH KRAMER, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, I. BASIM: MART 2017, İSTANBUL/61).

 

Koyun, tanrıça Lahar’ı ve kızkardeşi tahıl-tanrıçası Aşnan’ı (ašnan, asnan ) içeren mit, Yakın Doğu mitolojisindeki Habil-Kabil motifinin bir başka yorumunu sunar. Mite göre, Lahar ve Aşnan yine kişileştirilir ve konuşturulur.

 “Dinsel sunum açısından bakıldığında bu atışmanın iki kahramanı birçok kez karşılaştığımız çok eskilere ait iki tanrısal kişidir: Biri Aşnan tahılları himaye eden tanrıça, dilerseniz ülkenin Ceres'i diyelim; diğeri Lahar küçükbaş hayvanların hamisi tanrıçadır. Aşnan tahıltanesinin, Lahar ise anakoyunun doğaüstü yansılarıydı. Bu edebi yarışmada tartışmalar ve karşılaştırmalar himaye eden tanrıçalar arasında değil, aşağıdaki bu dünyanın iki gerçekliğinin arketipleri* arasında yaşanır: Bunun ispatı da müstensihlerin çoğu kez olduğu gibi burada da eski bir alışkanlık uyarınca, Aşnan kelimesi önündeki (tarihsel kimliği belirten çivi yazılı) işareti muhafaza etmeleri ve fakat aynı işareti lahar kelimesi önünden, birkaç istisna hariç, kaldırmış olmalarıdır” (Mezopotamya Mitolojisi, JEAN BOTTERO SAMUEL NOAH KRAMER, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, I. BASIM: MART 2017, İSTANBUL/584).

 

…. Lahar ve Aşnan’ın gökyüzünden yeryüzüne inişlerini ve kültürel nimetleri insanlara nasıl bağışladıklarını anlatır:

 

O günlerde Enki, Enlil’e dedi ki:

Enlil baba, Lahar ile Aşnan’ı,

Dulkug*’da yaratılanları,

Dulkug’dan indirelim.

Enki ve Enlil’in kutsal buyruğu üzerine,

Lahar ve Aşnan Dulkug’dan indirildiler.

Lahar için (Enki ve Enlil) ağıl kurdu,

Bitkiler, otlar ve ... armağan ettiler ona;

Aşnan için bir ev kurdular,

Saban ve boyunduruk armağan ettiler ona.

Lahar ağılında,

Ağılının cömertliklerini çoğaltan bir çobandır;

Aşnan ekinlerin ortasında,

İçten ve eli açık bir bakiredir.

... göğün bolluğunu,

Lahar ve Aşnan taşıdı,

Topluma bolluk getirdiler,

Ülkeye yaşam soluğunu getirdiler,

Tanrı yasalarını uyguladılar,

Ambarların içindekini çoğalttılar,

Depoları doldurdular.

Yoksulların toz toprak dolu evine,

Girip bolluk getirirler;

Her ikisi de, ayak bastıkları yere,

Evlere bolluk bereket getirirler;

Yerleştikleri yeri doyururlar, oturdukları yeri beslerler,

An ile Enlil’in yüreğini sevinçle doldurur onlar.”

 

Ama sonra Lahar ve Aşnan öyle çok şarap içerler ki çiftliklerde ve tarlalarda ağız dalaşma girerler. Uzun tartışmalarda, her tanrı kendi başarılarıyla övünür ve diğerininkileri aşağılar.

Sonunda Enlil ve Enki araya girer ancak kararlarını içeren şiirin sonu hâlâ eksiktir. (Sümer Mitolojisi, Samuel Noah Kramer, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı, Birinci Basım 1999, s.104-106).

 



 

Lahar (Tahıl) ve Aşnan (Koyun) öyküsü, “Çiftçi” ve “Çoban” toplulukları arasında bir çekişme olarak ta okunabilir.

*CeresRoma mitolojisinde anne sevgisinin ve büyüyen bitkilerin (özellikle tahılların) tanrıçasıydı. Satürn ve Rhea'nın kızı, Jüpiter'in eşi ve kız kardeşiydi. Jüpiter'den Persephone'nun annesiydi ve JunoVestaNeptün ve Plüton'un da kız kardeşiydi. Ayrıca Sicilya'nın baş tanrıçası, koruyucusuydu. Yunan mitolojisindeki tanrıça Demeter'e denktir.

*Arketip (Fransızcaarchétype); ilk örnek, asıl numune. Kelime anlamıyla kalıp, şablon, ilktip şeklinde ifade edilen arketipler gerçekte insan kültürünü oluşturan yapıtaşlarıdır. İnsanlar uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olayları bir süre sonra belli davranış kalıplarına oturtmuş ve bu kalıpları kuşaklar boyunca aktarmaya başlamıştır. Daha geniş bilgi için baknz. Carl Gustav Jung, Dört Arketip.

 * Dulkug, Du-Ku veya dul-kug [du6-ku3] e-dul-kug: Kutsal ev “Ur-dul-kug

13 Ağustos 2021 Cuma

İKİ ADEM OĞLU (2) Sözün Büyüsü

 

Sözün Büyüsü

Benzetme (teşbih/التسبيح)

Kişileştirme (Teşhis/التشخيص):

Konuşturma (İntak/الإنطاق):

Teşhis (Kişileştirme) mecâzî sanatlar içinde en çok kullanılanlardan biridir.

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklar ile soyut duygu ve düşüncelere insana özgü özellikler ile duygu vermeye teşhîs, konuşma özelliği olmayan bu varlıkları konuşturmaya da intâk denir. Aralarındaki umum-husus ilişkisinden dolayı her intâkta teşhîs olması gerekir. Buna karşılık her teşhîs intâk değildir. Aslında bu ikiliği kişileştirme terimi ortadan kaldırmaktadır.

Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir. İnsan olmayan varlıkları insana benzeterek, onlara insan özellikleri vermek bu sanatın temelini oluşturur. Öyleyse bir hayvanı, bitkiyi veya cansız bir varlığı insana benzetmek “Teşhis” sanatını meydana getiriyor. Bu varlıklara konuşma özelliği verilirse “intak” sa­natı yapılmış olunuyor.

Emeş ve Enten öyküsünde “Yaz” ve “Kış”ın kişileştirilmesi ve konuşturulması söz konusudur.

Emeş ve Enten öyküsünde olduğu gibi, mevsimsel döngüler, gece-gündüz, güneş, ay, yer-gök, takım yıldızları kişileştirilmiş, kişileştirilen şeylere dişilik-erillik atfedilmiştir.

Emeş ve Enten öyküsünü nesilden nesile aktaranlara “pagan” denmiştir.

Latince pagus ve pagani sözcüklerinden türetilmiş olan ve sözlük anlamı itibarıyla “kırsalda yaşayan, köylü, taşralı” anlamlarına gelen pagan terimi, erken dönemlerden itibaren Hı­ristiyan geleneğinde dinsel anlamda "ötekini" ifade etmede kullanılmıştır. Buna göre Hıristiyan inancının dışında kalanlar pagan olmakla itham edilmişlerdir. Hıristiyan geleneği yüzyıllar boyu bu tutumunu devam ettirmiş ve yalnızca Hıristiyanlaşmaya direnen Romalı ve Yunanlı politeistleri değil, tüm Hıristiyan olmayanları bu terimle adlandırmayı sürdürmüşlerdir.

İlerleyen dönemlerde, özellikle din bilimlerinin bilimsel bir disiplin halinde teşekkül etmesiyle birlikte, pagan terimi özel anlamda, dünya genelindeki tüm putperest toplumlar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda paganizm kavramının, politeist/çok tanrıcı dinsel geleneklerde tanrısal varlıkları sembolize eden şekil ve suretlere tapınma ritüelleriyle yakından ilişkili bir anlamda kullanıldığı görülür. Bu bağlamda geleneksel puta tapı­cılığı ifade eden pagan terimi, çok tanrıcılık ve atalar kültü ile yakından irtibatlı olan naturalizm/doğa tapıcılığı ve animizm/ruhçuluk ile ilişkilidir. Dolayısıyla Babil, Asur, Mezopotamya, Eski Mısır ve İran gibi birçok eski Ortadoğu dinsel geleneği ve Eski Avrupa dinleriyle Hinduizm, Tibet Budizmi ve benzeri günümüz inanç sistemleri pagan gelenekler olarak incelenmektedir (Anadolu'da Paganizm Antik Dönemde Harran ve Urfa, Prof. Dr. Şinasi Gündüz, Ankara Okulu Yayınlan
Ankara 2005/9).

Bu tanımlamaya şöyle bir itiraz söz konusudur;

“İlk insanların var olması için yaşamları tamamen Do­ğa'ya bağlı idi ve Doğa'nın her türlü olaydan bağımsız değildi. Bu nedenle ilk insanların Doğa'daki her unsura bir “kutsal”lık atfettikleri ve bunlar ile uyum içinde yaşamaya çalıştıklarını bilmekteyiz.

Ancak insanlar “teknolojik” buluşlarla Doğa ile daha da uyumlu yaşayacakları yerde dilimizde yanlış olarak yerleşen bir düşünce kalıbı ile “Doğa'yı yenmek” için çalışmışlar ve kendilerini Doğa'dan ayırarak, Doğa'yı ve geniş anlamı ile Dünya'yı tüketen bir yaşam biçimi geliştirmişlerdir. Oysa paganizm her zaman Doğa ile “savaşmayı” değil uyumlanmayı öngörmüştür.

O zaman paganizmin Doğa ile uyumlanmasının temelinde Doğa'nın, daha geniş bir deyişle, etrafımızda gördüğümüz her şeyin “kutsal” olduğuna ve bu kutsallıkta “tanrısallığın” tezahürü oldu­ğuna inanç vardır; bu aynı zamanda bu kutsallığı taşıyan insanın evrensel kutsallıkla uyumlaşması demektir.

Pagan, Doğa ile uyumlanarak ulaştığı bu kutsallığı ya da Evren'in Yaratıcı Gücü'nü çeşitli sembollerle ifade eder. İleride de göreceğimiz gibi, Tanrılar ve Tanrıçalar bu gücün farklı yönlerinin sembolleridir.” (Paganizm - 1: Kadim Bilgeliğe Giriş, Erhan Altunay, Hermes Yayınları, Altıncı Basım: Şubat 2015 17-18).

Burada can alıcı soru şu olsa gerektir, kadim toplumlar bu öykülere inanıyorlar mıydı?

Kış ve Yaz döngüsünü bildikleri anlaşılıyor, Yaz’ı ve Kış’ı kişileştirmeleri ve onları konuşturmaları?

Bunun tartışıldığı bir eser için “Yunanlılar Mitlerine İnanmışlar mıydı? (Paul Veyne, Dost Kitabevi Yayınları, Haziran 2003, Ankara)”

Bu toplumlar kişileştirdikleri ve konuşturdukları bu “nesne”ler için tapınaklar yapmışlar, ayinler düzenlemişler, bir grup tapınak görevlileri belirlemişlerdir. Hayatlarının büyük bir bölümünü bunlara göre düzenlemişlerdir.

***

Örnek; Bir Silindir Mührün okunması ve yorumlanması:

ilk resim silindir mühür, En.ki, En.ki'ye doğru akan nehirler Fırat ve Dicle, balıkların yönü ona doğru resmedilir. Hemen altında Keçi-Balık, Fırat ve Dicle'nin taşkın mevsimini sembolize ediyor...



İkinci resim Mul.Apin'e göre gökyüzü, God ea (yaşlı adam) ve goat-fish (Keçi-balık).


Üçüncü resim el-Sufi'ye göre gök yüzü, Kova takımyıldızı ve Oğlak(keçi-balık) takımyıldızı...

Silindir mühürde resmedildiği gibi değil mi?
Kova ve oğlak takımyıldızı kişileştirilmiş, kova takımyıldızı, destanlarda En.ki(ea) olarak karşımıza çıkacaktır.


12 Ağustos 2021 Perşembe

İKİ ADEM OĞLU (1) - EMEŞ İLE ENTEN

 

EMEŞ (YAZ) ile ENTEN (KIŞ) Tartışması

En.lil Çiftçi Tanrıyı Seçer



Kış

𒂗𒋼𒂗 en-te-en-na(-/ak/): the cold season, wintertime ('time' + 'cold' + genitive).

http://oracc.museum.upenn.edu/epsd2/o0027097 

(Enten يينتين)

الشتاء

Yaz

𒂍𒈨𒌍

http://oracc.museum.upenn.edu/epsd2/cbd/sux/o0026926.html  

(Emeš ييميش)

الصيف

é-me-eš: summer ('houses' + 'are' + 'many').



Bu mit, kutsal kitaptaki Habil - Kabil öyküsünün günümüze ulaşmış en yakın Sümer karşılığıdır, buna karşın cinayetle değil, uzlaşma ile sonuçlanır. Üç binden fazla dizeden oluşan mitin yalnızca yarısına yakını tamamlanmıştır, sayısız kırık nedeniyle metnin anlamını kavramak çoğu yerde güçtür. Şiirin içeriği şimdilik şöyle açıklanabilir;

Hava tanrısı En.lil, her tür ağaç ve bitkiyi filizlendirmeyi ve ülkeye bolluk ve refahı getirmeyi aklına koyar. Bu amaçla iki kültürel varlık olan Emeş ve Enten kardeşleri yaratır ve her birine özel görevler verir. Metin bu noktada fena halde hasar gördüğünden, bu görevlerin kesin niteliklerini çıkarmak olanaksızdır. Aşağıdaki kısa bölüm en azından genel yönelimleri konusunda bir fikir verebilir;

“Enten dişi koyunlara kuzular, dişi keçilere oğlaklar doğurttu,

İnek ve buzağıyı, kaymağı ve sütü bollaştırdı,

Ovada yaban keçisini, koyunu ve eşeği sevindirdi,

Gökyüzünün kuşlarına engin yeryüzünde yuva kurdurdu,

Denizin balıklarına, bataklıklara yumurtalarını koydurdu,

Hurma bahçelerinde ve bağlarda balı ve şarabı bolattı,

Yetiştikleri her yerde ağaçlara meyve verdirtti,

Karıklar ...,

Tahıl ve üzümleri çoğalttı,

İyi huylu bakire Aşnan gibi (tahıl tanrıçası) gürbüzlerini sağladı,

 

Emeş ağaçları ve tarlaları var etti, ahırları ve ağılları genişletti,

Çiftliklerde ürünleri çoğalttı,

.... toprağı kapladı,

Evlere bol ürün girmesini, ambarlara tepeleme yığılmasını sağladı.”

 

Ama esas görevlerinin niteliği neyse iki kardeşin arasında şiddetli bir kavga çıkar. Tartışmalar yaşanır ve sonunda Emeş, Enten'in tanrıların çiftçisi olma iddiasına meydan okur. Böylece En.lil'in önünde durumlarını ifade ettikleri Nippur'a giderler. Enten, En.lil'e şöyle yakınır;

 

Ey En.lil baba, bana bilgi verdin, bol su getirdim,

Çiftlik üstüne çiftlik koydum, ambarları tepeleme doldurdum,

İyi huylu bakire, Aşnan gibi, gürbüzleşmelerini sağladım;

Şimdi ...., küstah, tarlalardan bi'haber olan Emeş,

Benim baş kudretime, baş kuvvetime el uzatıyor;

Kralın sarayında..."

 

Kurnazlıkla, En.lil'in lütfunu kazanmak için dalkavukça cümlelerle söze girişen Emeş'in kavgaya ilişkin söyledikleri kısadır, ancak henüz anlaşılmamıştır. Bundan sonra:

 “En.lil Emeş ve Enten'e yanıt verir:

"Bütün ülkelere yaşam veren sular, Enten'den sorulur,

Tanrıların çiftçisi olarak, her şeyi o üretir,

Emeş, oğlum, kendini kardeşin Enten'le nasıl bir tutarsın?"

En.lil'in derin anlamlı, yüce sözleri,

Verilen karar değişmez, karşı çıkmak kimin haddine!

Emeş, Enten'in önünde diz çöktü,

Evine ... şarap, hurma getirdi,

Emeş, Enten'e altın, gümüş ve lacivert taşı armağan etti,

Kardeşlik ve dostlukla, neşeyle içki saçtılar,

Birlikte akıllıca ve iyi davranmayı karşılaştırdılar.

Emeş ile Enten arasındaki kavgada,

Tanrıların sadık çiftçisi Enten, Emeş'den üstün olduğunu kanıtlar,

.... Ey En.lil baba, şükürler olsun sana! “

(Sümer Mitolojisi,  Samuel Noah Kramer, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı, Birinci Basım 1999, s.98-100).


https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/edition2/etcslgloss.php?lookup=c533.166&charenc=gcirc 


4 Ağustos 2021 Çarşamba

Nûh ve Büyük Su Baskını (8) Gökteki Görsellerin Birleştirilmiş Hikayesi.

        Gökteki Görsellerin Birleştirilmiş Hikayesi,

Adam, (zincirlenmiş) Kadın, Aslan (baş), (kanatlı) At, Kartal

 

Perseus, Odysseus’un ölülerin ruhlarını çağırdığı yer olan Okeanos Nehrine kadar uçarak gider. Orada Gorgonları yatmış uyurken bulur. Etraf, onlara fazla yaklaşan fanilerin taşlaşmış bedenleriyle doludur. Gorgonlarla doğrudan göz teması kurmak kesin ölüm demek olduğundan Perseus cilalı kalkanının arkasına saklanarak, Stheno ile Euryale’nin yanından sürünerek geçer ve Medusa’nın başını kesip alır. Medusa Poseidon’a hamiledir. Kafası gövdesinden ayrıldığı anda boynundan kanatlı at Pegasus fırlar (Pegasus adı, Greekçe “su pınarı” anlamına gelen pegal sözcüğünden gelir, çünkü atın toynağını vurduğu yerde hemen bir pınar doğar).” (Klasik Mitoloji, Barry B. Powell, Bilge Kültür Sanat, Çeviri Sinan Okan Çavuş, 1. Basım Mart 2018/384).

 “Andromeda adındaki kızın babası Kepheus annesi Kassiepeia idi. Kibirli kraliçe, Nereidlerden daha güzel olduğunu iddia etmiş; onlar Poseidon’a bunu şikayet edince, deniz tanrısı ülkeyi mahvetmek için sel ve bir deniz canavarı göndermişti. Felaketten kurtulmanın ancak Andromeda’nın canavara verilmesiyle mümkün olacağı yolundaki bir kehanet üzerine, halkın baskısıyla Kepheus kızını zincirlemek ve canavarın yutması için bırakmak zorunda kalmıştı. İşte bu vahim noktada, Andromeda canavarın gelişini beklerken Perseus kanatlı sandaletleriyle çıka geldi. Andromeda’ya ilk görüşte âşık oldu ve babasına onu kurtaracağını vaat etti; fakat onunla evlenmek istediğini de söyledi.” (Klasik Mitler, Jenny March, Çeviren Semih Lim, İletişim, 1.Baskı 2014, İstanbul, s.178-179.)





Perseus’un hikayesini Güney Arabistan’da yazılı olarak bulamasak ta acaba Greekler ile Sebelilerin etkileşimi olmuş mudur?

Bunların kanıtları var mı?


Herakles'in bronz heykelciği, Qaryat al-Faw, MS 1.–3. Yüzyıl, Yunan kahramanı Herakles/Herkül



Athena'yı temsil eden Güney Arap bronz büstü. Tanrıça, miğfer ve kalkanın klasik motifleriyle süslenmiş bir tunik giyer: yılanlar ve bir Gorgon başı. Jebel el-Awd, Yemen. Göğüsteki portre Medusa.




Harpocrates (Eski Yunanca: Ἁρποκράτης) İskenderiye'de görülen Helenistik dindeki sessizliğin, sırların ve mahremiyetin tanrısıydı (MS 1./3. yüzyıl). Qaryat al-Faw'dan (Arkeoloji Müzesi Bölümü, King Saud Üniversitesi, Riyad).

***

Gemi, Kuzgun, Güvercin ve Tûfan

Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı (6). Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu (7).” (Tevrât, Yaradılış: 8:6,7). Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi (8). Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı (9). Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı (10). Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı (11).”  (Tevrât, Yaradılış: 8:8-11). 

 

“Yedinci gün geldiğinde,

Bir güvercin alıp saldım.

Güvercin gidip geri geldi;

Konabileceği hiçbir şey görmediğinden, geri dönmüştü.

Sonra bir kırlangıç alıp saldım:

Kırlangıç gidip geri geldi;

Konabileceği hiçbir şey görmediğinden, geri dönmüştü;

Sonra bir karga alıp saldım.

Karga uçtu,

Ama suların çekildiği yeri fark edince

Yemlendi, gakladı (?), silkelendi Ama geri dönmedi” (JEAN BOTTERO SAMUEL NOAH KRAMER MEZOPOTAMYA MİTOLOJİSİ, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, I. BASIM: MART 2017/655, İSTANBUL).

Gemi, Kuzgun, Güvercin, En.ki (ea) veya Kova Takımyıldızı, Adam, (zincirli) Kadın, Aslan(baş), (kanatlı) At ve Kartal'ın birleştirilmiş gökteki iz düşümü








Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...