Derdine
derman araması buyrulan, Dirençli Eyyûb
Eyyûb (أيّوب), İbranca איוב (iyov)’dur. Habeşçe “አዩብ” (āyubi) Sebetik ” 𐩱𐩺𐩨”
İbranca “אִיּוֹב (ʾiyyôb)”
nefret, אָיַב, (ʾāyab) akadçaya benzer
anlamda, düşman olmak, nefret etmek anlamındadır (Çıkış: 23:22).
http://oracc.ub.uni-muenchen.de/dcclt/cbd/akk-x-stdbab/x00006350.html
Tanah’ta 42
bölümden oluşan Eyyûb Kitabı vardır.
Öykü özetle
şöyledir;
Yüksek
rütbeli zengin bir adam olan Šubši-mašrâ-Šakkan'ın kaderinin bir gün nasıl döndüğünü
anlatır. Uğursuz belirtilerle kuşatıldığında, kralın gazabına uğradı ve yedi
saray ona karşı her türlü fitneyi tasarladı. Bu onun mülkünü kaybetmesine neden
oldu, “bütün malımı yabancı ayak takımına böldüler”, “şehrim bana düşman gözüyle
bakıyor; gerçekten de toprağım vahşi ve düşmandır,”, “etim sarkık ve kanım
çekildi”. Parçanın sonunda Marduk'un kendisine gönderdiği bir büyücü (Rahip/sihirbaz)
tarafından iyileştirilir.
https://archive.org/details/babylonianwisdom0000lamb/page/20/mode/2up?view=theater
Eloquent Peasant’'ın Öyküsü:
(https://www.britishmuseum.org/collection/object/Y_EA10274)
Mısır'daki Orta Krallık
döneminde MÖ 1850 civarında yazılmış bir Eski Mısır hikayesidir . Mısır
edebiyatının klasik dönemi olan Eloquent’ın Öyküsü (ekhti-nefer-medu ,
"bir köylü konuşması"), halk masalı ve şiirinin birleşiminden oluşan
bir yapıttır.
Öykünün kahramanları, Köylü Khun-anup ve eşeği, yüksek vekilharç Rensi ve açgözlü bir vasal olan Nemtynakht'tır. Nemtynakht, köylü Khun-Anup'un erzak yüklü eşeklerini fark eder ve Khun-Anup'un eşeklerini ve mallarına el koyması için bir sebep sağlayacak bir tuzak tasarlar. Nemtynakht, Khun-Anup'un mallarına ve eşeklerine el koyar. Öykü Nemtynakht'ın adaletsiz davrandığını öne sürerek Khun-Anup'u döver. Khun-Anup, Nemtynakht tarafından haksız yere hırsızlıkla suçlanır. Khun-Anup, vekilharç Rensi'ye dilekçe verir ki, Rensi şikayeti krala bildirir. Kral, köylünün haksızlığa uğradığını fark eder.
Tanah’ta Eyyûb Kitâbı;
Eyüp Kitabı büyük felakete
uğrayan doğru bir adamın çektiği acılan anlatır. Eyüp bütün çocuklarını, malını
mülkünü yitirir, korkunç bir hastalığa yakalanır. Kitap, Eyüp ve üç
arkadaşının bu felaketlere karşı gösterdikleri tepkiyi karşılıklı üç konuşmayla
açıklamaktadır. İnsanlara yaklaşımı tartışılan Tanrı'nın bizzat kendisi sonunda
Eyüp'e görünüyor.
Arkadaşları Eyüp'ün çektiği
acıyı geleneksel dini kavramlarla açıklıyor. Tanrı'nın her zaman iyiliği
ödüllendirip kötülüğü cezalandırdığını varsayıyor Eyüp'ün günah işlediği için
bu acıları çektiğini düşünüyorlar. Ama bu düşünce Eyüp'ün durumunu açıklamak
için çok yetersiz kalıyor. Eyüp bu acımasız cezayı hak etmemiştir. Çünkü
alışılmışın ötesinde iyi ve doğru bir insandır. Kendisi gibi birisinin başına
bu denli kötülük gelmesine Tanrı'nın nasıl izin verdiğini anlayamıyor, Tanrı'ya
cesurca meydan okuyor. İmanını yitirmiyor, ama Tanrı'nın önünde aklanıp yeniden
iyi insan olarak onuruna kavuşmak istiyor.
Tanrı Eyüp'ün sorularına yanıt
vermez, ama ilahi güç ve bilgeliğinin şiirselliğiyle imanına karşılık verir. O
zaman Eyüp Tanrı'nın yücelik ve bilgeliğini kabul eder, öfkeli ve kaba
sözlerden ötürü tövbe eder.
Kitap, sonuç olarak Eyüp'ün
eski gönencine nasıl kavuştuğunu, hatta daha da zengin olduğunu anlatır. Tanrı
Eyüp'ün çektiği acıların nedenini anlamayan arkadaşlarını azarlar. Yalnız Eyüp
Tanrı'nın üstünlüğünü sezebilmiştir.
https://kutsal-kitap.net/bible/tr/index.php?mc=1&sc=457
Tanah'n Eyyûb Kitâbıında
Eyyûb’un yaşadığı yere işaret vardır;
İbranca “אֶרֶץ-עוּץ - 'erez-'Ūz”dur (أَرْضِ عُوصَ). ‘Uz Ülkesi, ‘Uz’un
Aram olduğu söylenmiştir (Yaradılış: 22:21).
“Ûs ülkesinde (עוץ בארץ) yaşayan Edom (אדום) kızı, sevin, coş, ancak kâse sana da gelecek, sarhoş olup
soyunacaksın.” (Ağıtlar: 4:21).
Uz Ülkesi, tahmini olarak bugün
Petra taraflarındadır.
Başka bir bağlamda “الشَّيْطَانُ/Şeytan”ın değdiğinden bahsedilir. Şeytân, “Bitkinlik”le
ve “Azab”la değmiştir Eyyûb’a.
Buradan Eyyûb’un bilinen bir Zarara
uğradığı, Şeytân’ın da bu Zarar dolayısıyla Eyyûb’un Direncini Kırmak için “vesvese”
verdiğini çıkarabiliriz.
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِهٖ وَلَا تَحْنَثْ اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ اِنَّهُ اَوَّابٌ” (38:44)."
“ارْكُضْ بِرِجْلِكَ”, “رَكَضَ” acele etmek, koşmak anlamında bir kelimedir.
Elmalılı bu kelimeyi şöyle
tefsir eder; “ “رَكَضَ”, üzengi tepmek,
kanad çırpmak kabîlinden olan harekettir.”
Eyyûb ayağıyla neyi
tepecektir?
Yorumlar şöyledir;
“قَوْلُهُ
تَعَالَى:" ارْكُضْ بِرِجْلِكَ" الرَّكْضُ الدَّفْعُ بِالرِّجْلِ.
يُقَالُ: رَكَضَ الدَّابَّةَ وَرَكَضَ ثَوْبَهُ بِرِجْلِهِ. وَقَالَ الْمُبَرِّدُ:
الرَّكْضُ التَّحْرِيكُ، وَلِهَذَا قَالَ الْأَصْمَعِيُّ: يُقَالُ رَكَضْتُ
الدَّابَّةَ وَلَا يُقَالُ رَكَضَتْ هِيَ، لِأَنَّ الرَّكْضَ إِنَّمَا هُوَ
تَحْرِيكُ رَاكِبِهَا رِجْلَيْهِ وَلَا فِعْلَ لَهَا فِي ذَلِكَ. وَحَكَى
سِيبَوَيْهِ: رَكَضْتُ الدَّابَّةَ فَرَكَضَتْ مِثْلَ جَبَرْتُ الْعَظْمَ فَجَبَرَ
وَحَزَنْتَهُ فَحَزِنَ” “Ayağını yere vur!” (الرَّكْض الدَّفْع بِالرِّجْلِ) buyruğundaki fiilin mastarı (رَكَضَ الدَّابَّةَ وَرَكَضَ ثَوْبَهُ بِرِجْلِهِ): “Ayakla itmek” demektir. Mesela: “Atı
ayağıyla topukladı” ve “El¬bisesini ayağıyla itti” denilir. el-Muberred dedi
ki: “Hareket ettirmek” demektir. (الْمُبَرِّد :
الرَّكْض التَّحْرِيك)
Bundan dola-yı el-Esmaî: “Binek hareket ettirildi” denilir, “o hareket
etti” denilmez, demiştir. Çünkü bu binicinin ayaklarını hareket ettir¬mesi
anlamındadır. Bineğin bu fiilde bir katkısı yoktur. Sibeveyh de: “Ben ayağımla
bineği topukladım, o da ayağını hareket ettirdi” kullanımını nakletmektedir
(Kurtubi).
“رْكُضْ بِرِجْلِكَ
وَالرَّكْضُ هُوَ الدَّفْعُ الْقَوِيُّ بِالرِّجْلِ، وَمِنْهُ رَكْضُكَ الْفَرَسَ،
وَالتَّقْدِيرُ قُلْنَا لَهُ ارْكُضْ بِرِجْلِكَ” rekd ayakla,
kuvvetli bir biçimde itmek, tepmek demektir. Nitekim “At, seni tepti”denilmesi
de bu manadadır. Buna göre kelâmın takdiri, “Biz ona, “ayağınla tep” dedik”
şeklinde olur (Râzî).
Yorumlarla birlikte ifadeye
şöyle bir anlam verebiliriz;
“Dep ayağınla (bineğini)”,
“İşte Bu yıkanılacak serinlik
bir yer ve bir içecek” veya “İşte Bu yıkanılacak su, serin ve bir içecek” yani
hem yıkanılacak hem içilecek soğuk/serin bir su’dur. Çözüm olarak önerilen soğuk suyun, vücudun
direncini, kan dolaşımı arttırdığı, cildi tazelediği bilinmektedir.
Eyyûb’a ayaktan sonra şimdi el
ile yapılması istenen bir buyruk verilmiştir.
“وَخُذْ بِيَدِكَ” “Tut elinle, bir tutam/deste, sonra vur tutam/deste” yani iki emri birleştirdiğimizde Eyyûb şunu yapacaktır, “ayağıyla tepecek, bir desteyle vuracaktır”
“وَلَا
تَحْنَثْ” ve dönemeyecektir. Neden
Dönmeyecektir Eyyûb?.
Bu çözüm olarak önerilen
şeyler üzerine olmalıdır. Metinde Eyyûb’un hanımından hiç bahsedilmez iken,
demetle ona vurdurulmuş, Eyyûb ayağıyla su çıkarmış olarak anlatılmıştır.
Oysa yorum şöyle olmalıydı;
Bedenen bitkinliğe ve azaba
uğrayan Eyyûb’a, “Bineğini ayağınla dep, bir demetle ona vur (atla bineğine) işte (sana çözüm)
bu yıkanılıp içilecek serin bir su” buna devam et, “Dirençli ol” . Devamında
Eyyûb’un Dirençli olması övülür.
Eyyûb'la ilgili sanki şöyle bir şey buyrulmaktadır;