14 Temmuz 2021 Çarşamba

Nûh ve Büyük Su Baskını (1).

 

COİN’LER, NÛH’UN GEMİSİ ve ARARAT

 

Ermeni Coin’lerde Ararat:

Ermenice: Արարատ, Ararat ya da Մասիս, Masis; Kürtçe: Çiyayê Agirî; Selçuklular döneminde: Eğri Dağ

אֲרָרָט Urattu

Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.

על הרי אררט (HOT).

the mountains of Ararat.” (KJV).

 وَاسْتَقَرَّ الْفُلْكُ فِي الشَّهْرِ السَّابِعِ فِي الْيَوْمِ السَّابِعَ عَشَرَ مِنَ الشَّهْرِ عَلَى جِبَالِ ارَارَاطَ” (ASVD).

Artaxata'da (Artaşat) MÖ 2'den MS 4'e kadar basılan son derece nadir bir Ermeni sikkesidir. MÖ 176'da Kral I. Artaşes tarafından kurulan Artaşat, MS 120 yılına kadar Ermenistan Krallığı'nın başkenti olarak görev yaptı.



 



    IV. Tigran, Ermenistan Kralı, MÖ 2 – MS 1



             Ermenistan, Sophene Krallığı, MÖ 230

 

GEMİ:

Apameia Kibotos (Antik Yunanca : Ἀπάμεια) – öncesi Kibotos (Yunanca: κιβωτός)



Apameia Kibotos, annesi Apameia'nın adını taşıyan I. Antiochus (MÖ 280–261) tarafından kurulan bir Frig kentiydi. O zamanlar bölgede Apameia adında biri Bithynia'da (kuzey Türkiye) ve diğeri Suriye'de olmak üzere en az iki şehir daha vardı. Yunanca "gemi" anlamına gelen kibotos kelimesinin eklenmesi, bu özel Apameia'yı diğerlerinden ayırır. 

Afyonkarahisar ilinin bugünkü Dinar ilçesinde bulunan bir antik kent.

Apameia'daki Yahudi cemaati muhtemelen MÖ 3. yüzyılda şehrin kuruluşu kadar eskiydi. Nuh efsanesinin Apameia Kibotos'ta lokalize olduğu görülüyor ve Apameia'daki Yahudi unsuru, İsa'nın zamanında olduğu kadar erken bir tarihte, yeterince güçlüydü. Şehre İncil hikayesinden türetilen Kibotos adını vermişlerdi.

 Κιβωτός:  ahşap kutu , sandık , sandık

Aramca: תֵּיבוֹתָא (tēḇōṯā)

Mısır: bꜣt, lahit, tabut, dbt: Göğüs, kutu

İbranca: תֵּבָה (tēḇā́)

Arapça: تَابُوت (tābūt)

 Κιβωτός του Νώε: Nûh’un Gemisi:

İmparatorluk Roma'sı, İncil'den bir sahneyi betimleyen bilinen ilk madeni paralar olan Nuh'un Gemisini tasvir eden, günümüzde nadir bulunan bir dizi bronz sikke üretti. Ortalama 3 cm çapında olan bu sikkeler, beş Roma İmparatoru: Septimius Severus, Macrinus, Gordian III, Philip ve Trebonianus Gallus döneminde 61 yıllık bir süreyi (MS 192-253) kapsayarak üretildi.

 

 



                              Frigya:

 



 

 

FRİGYA, Apamea. Septimius Severus M:S. 193-211 35mm 16.97g, Nuh ve eşi yayda (sağda); Nuh ve karısı, sel sonrası kuru arazide, güvercin yukarıda (solda)



FRİGYA, Apamea. Gordion III. M.S. 238-244 39mm 27.51g. Nuh ve karısı içinde (sağda); Nuh ve karısı, sel sonrası kuru arazide, güvercin yukarıda (solda)

 




FRİGYA, Apamea. Philip I M.S. 244-249 35mm 20.46g. Nuh ve karısı (sağda); Nuh ve karısı, sel sonrası kuru arazide, güvercin yukarıda

https://www.britishmuseum.org/collection/object/C_1885-0606-284

 

Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya'da, Yahudiye ve Kapadokya'da, Pontus ve Asya İli'nde, Frikya ve Pamfilya'da, Mısır ve Libya'nın Kirene'ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem Yahudi hem de Yahudiliğe dönen Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı'nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.(İşler: 2:9-11).

Bir süre orada kaldıktan sonra yola çıktı; Galatya bölgesini ve Frikya'yı dolaşarak bütün öğrencileri ruhça pekiştirdi.(İşler: 18:23).

 


9 Temmuz 2021 Cuma

TEMİR KAPIG (SON).

 

Zul’qarneyn, Kurûş ile ilgili yazdıklarımız dağınık malzemeleri bir araya getirerek, bir bütünlük oluşturmaktı.

Dilsel Analizler, Haritalar, antik coğrafya kitapları, antik Tarihçiler, Eğe, Çeşme, Demir Kapı, Ye’cûc’ ve Me’cûc, Sed, ve bu Sed’de yakın muhtemel halklar, parçalar halinde bir araya gelince, bir bütünlük olduğu görüşündeyiz.

Yahudi, Pers/fars, Yunan yazın geleneğinde ve bugün de Kurûş’un iyi, barışçıl, insan’a değer veren tavrıyla anılmıştır. Kısım kısım yazdıklarımızdan Kurûş’un Zu’l-qarneyn olabileceği üzerinde durduk.

Ye’cûc ve Me’cûc’ün ise bir sıfat olduğunu, tarihte böyle bir adlandırılmış hiçbir kabile, hiçbir halkın olmaması bu ibarelerin bir niteleme olduğu, kargaşaya ve korkuya neden olan her türlü istilacı, yağmacı tavırları nitelediği, zaman zaman bu nitelemeden dolayı farklı halkları işaret ettiğini söyleyebiliriz.

Elimizden geldiği kadarıyla yazdıklarımızdan önce ortaya koyulmuş, her ne varsa incelemeye, okumaya çalıştık. Gözden kaçırdığımız, eksik bıraktığımız birçok şey olabilir.

Yazdıklarımız geliştirmeye, eleştiri ve öneriye muhtaçtır.

Gayret bizden başarı Allah’tan

TEMİR KAPIG (21).

 

Bactria ve Sogdiana



باختر

Kuzey anlamında bir kelime, yunanca “Βακτριανή/Bactria

سغد

Ateş etmek, okçu anlamındadır, Scythian – Skudra – Sogdian – Saka,

Saka: शक Sanskiritçe “göçebe” anlamı gelir.

Eski Persler , İskitler de dahil olmak üzere Avrasya Bozkırının tüm göçebeleri için Saka terimini kullandılar.

 

 “Chien-Shuang-Na (Keş)

Bu bölge dairesel olarak bin dört yüz veya bin beş yüz li’dir; İnsanların gelenekleri ve toprağın verimliliği açısından Sa-mo-chien ile aynıdır.

Bu bölgeden güneybatıya doğru iki yüz li kadar gidince dağlarla karşılaşılır; dağ yolu dik [pürüzlü] ve sarptır. Geçitlerdeki boğazlar tehlikeli ve zorludur. [Bu yola giren kişinin bu boğazlardan geçmesi zorunludur.] Hiç insan veya köy yoktur, çok az su ve yeşillik vardır. Dağlardan üç yüz li kadar güneydoğuya gidince T’ieh-men’e girilir.

T’ieh-men (Demir Kapı) Geçidi

Bu geçit sağ ve sol taraflardan dağlarca sınırlanmıştır. Bu dağlar olağanüstü şekilde [dik, sarp ve] yüksektir. Zorluk ve tehlikeyi arttıran yolları da dardır. Her iki tarafta da demir renkli kaya duvarlar bulunur. Burada çift demirle güçlendirilmiş, asılı zillerle donatılmış ahşap kapılar kurulmuştur. Kapalı [ve korunur] durumdayken bu kapıları aşmak çok güç olduğundan dolayı bu geçide demir kapı ismi verilmiştir.”

T’ieh-men yani Demir Kapı, bugünkü Şehrisebz (Yeşil Kent)’in 90 km güneyinde bulunup Baysun dağ silsilesinde, 10-18 metre genişlikte ve 3 km uzunluktadır. (Wilhelm Barthold, “Demir Kapı”…, s. 553.) Kabul edilmiş görüşlere göre bu yer Belh kentini Semerkant'a bağlayan yol üzerinde kayalık bir geçit (veya dağ boğazı) idi. Thomsen’e göre 12-20 m geniş, 3 km uzun dar dağ geçidi dünyaharikalarının biri, namına lâyıktır, sonradan ise Müslüman dünyasında, hatta - ilâve etmeliyiz ki – onun dışında da benzeri yerleri onu örnek alarak adlandırmışlar.” (HSÜAN-TSANG’IN SEYAHATNAMESİ (7.YÜZYIL) (METİN ÇEVİRİSİ VE DEĞERLENDİRME) (Yüksek Lisans Tezi) İsmail Hakkı ERGÜVEN ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI, 2011).

“Buradan takriben 200 li güney-batı istikametinde gidince bir dağ yoluna girilir ki, sarp yokuşlar ve derin çukurlar arasında gittiğinden tehlikeli ve müşküldür. Saha gayri meskün su ve bitki yok.

Bu dağ yolu ile takriben 300 li gittikten sonra yolcular Demir Kapı tesmiye olunan yerlere giriyorlar (yani tarihteki Demir Kapı Bozgala geçidi). Yolun sağ ve solunda kayalar yükseliyor, bu dağların yüksekliği insanı çaşıtır. Yol ise çok sarp ve bu nisbette müşkül ve korkunç. Sağ ve solda yükselen dağ duvarlarında, kayalar demir madeni rengini taşır. Burada ağaçtan iki kanatlı kapı koymuşlar ve bu kapıları demirlerler tutturalarak sağlamlaştırılmıştır. Bunların yukarısına asılan çıngıraklarla süslenmiş. Buraya “Demir Kapı” denilmesi bu kapı yüzündendir. Bu kapılar Tukiu yani Gök Türk)lerin hududu (yani İran, yahut Baktrya hududlarını) aşmamaları için mania olarak yapılmıştır.

Mem: Bu Demir Kapıyı geçerek bir To-Ho-lu (yani Tuharristan) ülkesine girmiş olduk” (Peygamberin zamanında Şarki ve Garbi Türkistanı ziyaret eden Çinli Budist rahibi Hüen-Çang’ın bu ülkeleri siyasi ve dini hayatına ait kayitlerı, Nazmiye Togan, İslâm tetkikleri Enstititüsü Dergisi, Cild iv, Cüz 1-2, İstanbul, 1964).



8 Temmuz 2021 Perşembe

TEMİRKAPIG (20).

 

Neredeyse..

  “حَتَّى إِذَا بَلَغَ بَيْنَ السَّدَّيْنِ وَجَدَ مِنْ دُونِهِمَا قَوْمًا لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا” (18:93).

  “لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا

  “ كاد”: neredeyse, az kalsın anlamındadır.

  كاَدَ”’ fiili  اَفْعاَلُ الْمُقاَرَبَةِ” dendir. Yani “Yaklaştırma Fiilleri

 كادَ كادَ لـ يَكِيد ، كِدْ ، كَيْدًا ، فهو كائِد ، والمفعول مَكِيد

 

(كاَدَ) soyundan olanlar adıyla da gramer kitaplarında geçen bu yardımcı fiillerin en önemli özelliği ise haberinin muzâri fiil oluşudur. Bunların hepsi de “…neredeyse ..ecek, neredeyse ..acak, ..eyazdı, az kalsın, ..mek üzere(ydi)” manasını verir.

  ماَ كاَدُوا يَفْعَلُونَ(2:71). “Neredeyse yapmayacaklardı (ama yaptılar).

 

Şöylede kullanımı vardır;

 

لا مَهَمَّةَ ولا مَكادَةَ: لا أهُمُّ ولا أكادُ” Ne misyon ne de plan, ne önemli ne de zor.

 

Râzî şöyleder;

 

   لَا يَكادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا وَالْجَوَابُ: أَنْ نَقُولَ كَادَ فِيهِ قَوْلَانِ: الْأَوَّلُ: أَنَّ إِثْبَاتَهُ نَفْيٌ، وَنَفْيَهُ إِثْبَاتٌ، فَقَوْلُهُ: لَا يَكادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا لَا يَدُلُّ عَلَى أَنَّهُمْ لَا يَفْهَمُونَ شَيْئًا، بَلْ يَدُلُّ عَلَى أَنَّهُمْ قَدْ يَفْهَمُونَ عَلَى مَشَقَّةٍ وَصُعُوبَةٍ. وَالْقَوْلُ الثَّانِي: أَنَّ كَادَ مَعْنَاهُ الْمُقَارَبَةُ، وَعَلَى هَذَا الْقَوْلِ فَقَوْلُهُ: لَا يَكادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا أَيْ لَا يَعْلَمُونَ وَلَيْسَ لَهُمْ قُرْبٌ مِنْ أَنْ يَفْقَهُوا.   وَعَلَى هَذَا الْقَوْلِ فَلَا بُدَّ مِنْ إِضْمَارٍ، وَهُوَ أَنْ يُقَالَ: لَا يَكَادُونَ يَفْهَمُونَهُ إِلَّا بَعْدَ تَقْرِيبٍ وَمَشَقَّةٍ مِنْ إِشَارَةٍ وَنَحْوِهَا، وَهَذِهِ الْآيَةُ تَصْلُحُ أَنْ يُحْتَجَّ بِهَا عَلَى صِحَّةِ   الْقَوْلِ الْأَوَّلِ فِي تَفْسِيرِ كَادَ.      (Râzî).

 Bu fiilin müsbetinden menfi, menfisinden müsbet mana anlaşılır. Buna göre ayetteki “لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا” ifadesi onların hiçbir şey değil, güçlük ve zorlukla anlayabildiklerine delâlet eder.

 Yani olumlusundan olumsuz, olumsuzundan olumlu mana anlaşılır.

 Güney Arabca’da kelimenin benzer anlamı söz konusudur;

  𐩫𐩵 “ neredeyse yapmak 

 Bütün bunlardan sonra ayet-i kerîmeye anlam vermeyi deneyelim;

 “Onlar Neredeyse bir sözü derinlemesine anlamıyor (ama anladılar)

 Şunun gibi;

   “ماَ كاَدُوا يَفْعَلُونَ(2:71). “Neredeyse yapmayacaklardı (ama yaptılar).

 “Sonra O da uydu bir nedene (92). Sonunda ulaştığında   şu-İki Seddin arasına iki (sedd)in yanı sıra bir bodun buldu -onlar Neredeyse bir sözü derinlemesine anlamıyor (ama anladılar)-” (93)”


 Zorla veya zorlanarak olsa bu halk Zu'l-qarneyn'le anlaşmış olmalı ki devamında, isteklerini sunuyorlar;


قَالُوا يَاذَا الْقَرْنَيْنِ إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجًا عَلَى أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّا (94)


7 Temmuz 2021 Çarşamba

TEMİRKAPIG (19).

 

Ye’cûc ve Me’cûc-ler

“RAB uzaktan, dünyanın öbür ucundan bir ulusu -dilini bilmediğiniz bir ulusu, yaşlılara saygı, küçüklere sevgi beslemeyen acımasız bir ulusu- birden çullanan bir kartal gibi başınıza getirecek.” (Tevrât, Yasanın Tekrarı: 28:49).

“Siz yok oluncaya dek hayvanlarınızın yavrularını, toprağınızın ürününü yiyip bitirecekler. Size ne tahıl, ne şarap, ne zeytinyağı, ne sığırlarınızın buzağılarını, ne de sürülerinizin kuzularını bırakacaklar; ta ki, siz ortadan kalkıncaya dek." (Tevrât, Yasanın Tekrarı: 28:51).

Ey İsrail halkı, Uzaktan gelecek bir ulusu Üzerinize saldırtacağım" diyor RAB, Köklü, eski bir ulus; Sen onların dilini bilmez, Ne dediklerini anlamazsın (15). Oklarının kılıfı açık bir mezar gibidir, Hepsi birer yiğittir (16). Ürününü, yiyeceklerini tüketecek, Oğullarını, kızlarını öldürecekler; Davarlarını, sığırlarını, Asmalarının, incir ağaçlarının meyvesini yiyecek, Güvendiğin surlu kentlerini Kılıçla yerle bir edecekler (17).” (Tevrât, Yeramya: 5:15-17).

 


         “RAB elini kuzeye doğru uzatıp Asur'u yok edecek. Ninova'yı viraneye, Çöl gibi kurak bir alana çevirecek (Tevrât, Sefenya: 2:13). 

Çünkü kuzey krallıklarının bütün halklarını çağırıyorum" diyor RAB. "Kralları gelip Yeruşalim surlarında, Bütün Yahuda kentlerinin karşısında, Yeruşalim'in kapı girişlerinde Tahtlarını kuracaklar.” (Tevrât, Yeramya: 1:15).

Dinle! Haber geliyor! Kuzey ülkesinden büyük patırtı geliyor! Yahuda kentlerini viraneye çevirecek, Çakallara barınak edecek. (Tevrât, Yeramya: 10:22).

Bunun yerine, 'İsrail halkını kuzey ülkesinden ve sürdüğü bütün öbür ülkelerden geri getiren RAB'bin varlığı hakkı için diyecekler. Çünkü atalarına vermiş olduğum topraklara onları geri getireceğim.” (Tevrât, Yeramya: 16:15).

Bunun yerine, 'İsrail soyunu kuzey ülkesinden ve sürdüğü bütün öbür ülkelerden geri getiren RAB'bin varlığı hakkı için diyecekler. Böylece kendi topraklarında yaşayacaklar.” (Tevrât, Yeramya: 23:8).

 

İşte, onları kuzey ülkesinden Geri getirmek üzereyim; Onları dünyanın dört bucağından toplayacağım. Aralarında kör, topal, Gebe kadın da, doğuran kadın da olacak. Büyük bir topluluk olarak buraya dönecekler.” (Tevrât, Yeramya: 31:8).

Magog – Büyük olasılıkla, Kutsal Topraklar’ın kuzeyinde yaşayan Cermen kökenli bir ulus (krş. Yehezkel 38:2). Bazı kaynaklar Magog’u Almanya olarak tanımlarlar (Targum Yonatan; Divre Ayamim I 1:5, Targum o.a.; Pesikta Zutrata). Başka bir görüşe göre, bunlar Gotlar’dır (Talmud Yeruşalmi – Megila 1:9).

Bu, günümüzdeki Rusya’nın güneyindeki İskit’e göç etmiş Cermen kökenli bir millettir.
Dolayısıyla bazı kaynakların Magog’u İskitler olarak tanımlaması bir çelişki değidir (Josephus Flavius; Talmud – Yoma 10a, Rabenu Hananel o.a.; Aruh Aşalem’de Germamya k.b.).

 Antik tarih bilgileri İskitler’in, Asya’dan, Massagetae (krş. aşağıda Meşeh k.b.) tarafından sürülmüş olduklarını ve Kimmerya’ya yakın bir yere yerleştiklerini belirtirler (Herodotus 4:11; bkz. ö.a.).

Dil bilimi açısından İskitler İranlılar’la ve dolayısıyla Persler ve Medler’le bağlantılıdırlar. Bu açıdan, Germanialılar olarak bilinen eski bir Pers kabilesinin varlığı önem kazanmaktadır (Herodotus 1:125).

Başka kaynaklar Magog’un Moğollar’ı ifade ettiğini ve bu ismin Magog’un bozulmasından oluşmuş olabileceğini öne sürerler. Arap yazarların Çin Seddi’ni tanımlarken “Al Magog Duvarı” ifadesini kullanmaları ilgi çekicidir (Rabi Aaron Marcus, Keset Asofer, s. 112a). Diğer antik kaynaklar Magog’un Karadeniz’in kuzeyinde yaşadığı fikrine katılmaktadırlar  (Sefer Ayovelot 9:8).” (Türkçe Çeviri ve Açıklamalarıyla Tora ve Aftara, 1. Kitap, Bereşit, Noah 59-60, Gözlem, Eylül 2002).

“Zor dönemler her zaman düşmanını ortaya çıkarmıştır. Roma İmparatorluğu’nun son yıllarında İstanbul Patriği Proclus (434–47) da istilacı olarak nitelediği Hunlar’ı Yecüc-Mecüc halkı olarak görmüştür. Ortaçağ boyunca Gotların ve Vizigotların Yecüc ve Mecüc olduğu Hıristiyanlar tarafından sıkça ifade edilmiştir. Bunun ardından da Osmanlı İmparatorluğu Yecüc ve Mecüc olarak tanımlanmıştır. Puritan Cotton Mather (1663–1728), Amerikan Kızılderilileri’ni Yecüc ve Mecüc olarak görmüştür. Hıristiyanlar özellikle sıkıntılı dönemlerinde karşılarında rakip ya da düşman olarak gördükleri kimseleri bu terimle nitelemişlerdir. Bu düşmanlık politik arenada olabileceği gibi, dinsel anlamda da olmuştur. Örneğin 960’lı yıllarda Avrupa’nın çoğu yerinde, Hıristiyan inancına sahip Macar halkı kaypak ve Tanrı’dan uzak bir millet olarak görülmüş ve onların apokaliptik Yecüc-Mecüc halkı oldukları düşünülmüştür. Macar halkına bu bakışı yaklaşık bir asır sürmüştür.

Aslında uzun zamandır ifade edilen Rusya halkının Yecüc-Mecüc olduğu yönündeki söylem, geçen asır boyunca çok daha güçlü bir şekilde dile getirilmiştir. Fakat SSCB halkını Yecüc-Mecüc olarak ileri sürenler, 1990’ların başında bu devletin dağılmasıyla birlikte görüşlerini gözden geçirmek durumunda kalmışlardır. SSCB’nin Yecüc-Mecüc halkı olarak görülmesi 1920 sonrası yoğun biçimde ifade edilse de, gerçekte daha ilk asırda Yahudi tarihçisi Josephus da bu halkın ataları olan göçebe İskitleri Mecücler olarak tanımlamıştı (Hıristiyan Teolojisinde Deccal ve Yecüc - Mecüc Kavramları Üzerine Bir Değerlendirme, Mustafa BIYIK, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2007/1, c. 6, sayı: 11, ss. 53-79.

Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...