7 Eylül 2021 Salı

Uzeyr'i aramak (1).

 

"وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ "




       
Kur’ân-ı Kerîm’de sadece bir yerde Tevbe sûresinde (9/30) bahsi geçen Üzeyir’in (Uzeyr) kimliği tartışmalıdır. İslâm kaynaklarında açıkça ifade edilmemekle birlikte müslüman âlimlerin çoğunun Üzeyir’i yahudi geleneğindeki Ezrâ ile özdeşleştirdiği görülmektedir.

Yahudiler arasında Ezra’nın ("Ezra" veya "Azrâ" veya "عَزْرَا") Allah’ın oğlu olarak yüceltildiğine ilişkin Yahudi kaynaklarında herhangi bir bilgi yoktur.

 Geleneksel Yahudi inancında da böyle bir inancın işareti görülmemektedir. Yahudiler bu nedenle Kur’an’ın bu ayetini Yahudilere bir iftira olarak değerlendirirler. O halde durum nasıl izah edilecektir?

Uzeyr Kimdir?

Etimolojik Arayış;

 Uzeyr(عُزَيْرٌ)’e benzer adlandırmalar;

 "Uzeyr" (عُزَيْرٌ) veya "AZaRYâ" veya "عَزَرْيَا"

 "Uzeyr" (عُزَيْرٌ) veye "Azrâ” veya "عَزْرَا"

Kelimenin semitik kökü (עָזַר) (ܥܙܪ), (عذر)'dir.

 “Tanrı'nın Ruhu Odet oğlu Azarya (ועזריהו)'nın üzerine indi.” (Tevrât, İkinci Tarihler: 15:1).

عَزَرْيَا” ve “عُزَيْرٌ” birbirine çok yakındır. Azarya “Yah/Yahve yardım etti” (עָזַר+יָהּ) anlamındadır. Yahudi tarihinde Azarya’ya da “Allah oğlu” dendiği bilinmemektedir.


Benzeşenleri Arayış:

 Uzeyr’i bulmak için İsa ile arasında bir benzerlikten yola çıkabilir miyiz?

 İsa’nın Yukarı (göğe) alınması;




“Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın sağında oturdu.(Markos’a Göre İncîl: 16:19).

 “İsa onları kentin dışına, Beytanya'nın yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları kutsadı (50). Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı (51).” (Luka’ya Göre İncîl: 24:50,51). 

 “Ey Teofilos, İlk kitabımda İsa'nın yapıp öğretmeye başladığı her şeyi, seçmiş olduğu elçilere Kutsal Ruh aracılığıyla buyruklar verip yukarı alındığı güne dek olanları yazmıştım. (İncîl, İşler: 1:1).

 “İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı. Bir bulut O'nu alıp gözlerinin önünden uzaklaştırdı.” (İncîl, İşler: 1:9).

 “İman sayesinde Hanok/ أَخْنُوخُ ölümü tatmamak üzere yukarı alındı. Kimse onu bulamadı, çünkü Tanrı onu yukarı almıştı. Yukarı alınmadan önce Tanrı'yı hoşnut eden biri olduğuna tanıklık edildi” (İncil: İbranilere Mektub: 11:5).

 Tevrât’ta bu pasajı onaylar;

 “Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu. Metuşelah'ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu. Hanok toplam 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı” (Tevrat: Yaradılış: 5:21-24). 

Yeryüzünde Hanok'a eşit olan kimse yaratılmamıştır, Çünkü kendisi göğe alınmıştır.(Sirak, 49:14).

 Hanok dışında İlyas’ında göğe alındığı yazılıdır;

 “Onlar yürüyüp konuşurlarken, ansızın ateşten bir atlı araba göründü, onları birbirinden ayırdı. İlyas kasırgayla göklere alındı.” (Tevrât, 2.Krallar: 2:11).

Yukarıda alıntı yaptığımız metinler “Hanok”u öne çıkarmaktadır.

 Sonuç Bir

Hanok İle İsa arasında “Yukarı (göğe) alınma” konusunda benzerlik vardır.

 

Hanok kitabı ile İncîller karşılaştırıldığında “Hanok”, “İsa” gibi İnsânoğlu olarak adlandırılmakla birlikte, her ikiside yargılama yetkisine sahip gözükmektedir;

  İnsanoğlu’nun HikayesiEnok 2. Kitap (s.65),

 İnsanoğlu Ruhların Tanrısı’nın önüne çağrıldı” (s.77),

 Ruhların Tanrısı ve onun Mesih’ini inkar ettiler” (s.78),

 “Seçilmiş olan Ruhların Tanrısı’nın önünde duruyor. Onun ihtişamı ebedidir ve gücü tüm nesiller boyunca devam eder” (s.79),

 O gizli şeyleri yargılayacak ve kimse onun önünde tek kelime yalan söyleyemeyecek. Çünkü o kendi iradesiyle Ruhların Tanrısı’nın önünde seçilmiş Olan’dır”(s.79).

 


“Sonsuza kadar bu İnsanoğlu’yla birlikte kalacak, yiyecekler, yatacaklar ve kalkacaklar” s. 94,

 İnsanoğlu(s.96),

    "İnsanoğlu’nun adı onlara bildirildiğinden beri sevinçleri büyüktü (37) ve onu kutsadılar, onurlandırdılar, yücelttiler (38) İnsanoğlu şanlı tahtına oturdu. Tüm yargı ona verildi ve o da tüm günahkârların ve insanlığı saptıranları yok edilmesini ve dünya üzerinden silinmesini sağladı. Zincirlerle bağlanacaklar (39) (s. 104),       

         “… Ruhların Tanrısı’nın önünde İnsanoğlu’nun sözü kudretli olacak” s. 105,

“Sonra İnsanoğlu’nun adı dünyada yaşayanların seviyesinden Ruhların Tanrısı’nın seviyesine yükseltildi (1) Evet, ruh arabasıyla göğe yükseltildi ve insanlar arasında aslı kayboldu(2)” s. 105,

  Daha fazlası için bak. Peygamber Enok’un Kitabı (Temmuz Birinci Basım 2011) Çev.:Günyüz Keskin, İstanbul, Hermes Yayınları).

İsa için “ابْنُ الإِنْسَانِİnsanoğlu: 33 Kez İncillerde, 1 Kez İbranilere Mektub’ta geçmektedir;

Ne var ki, İnsanoğlu'nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye..." Sonra felçliye, “Kalk, yatağını topla, evine git!” dedi” (İncil Matta’ya Göre: 9:6, Markos’a Göre: 2:10, Luka’ya Göre: 5:24).

“Çünkü İnsanoğlu Şabat Günü'nün de Rabbi'dir” (İncil Natta’ya Göre: 12:8).

İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenliğinden toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır” (İncil Matta’ya Göre: 13:41).

 İnsanoğlu, Babası'nın görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptığının karşılığını verecektir” (İncil Matta’ya Göre: 16:27, biraz farkla Markos’a Göre: 8:38, Luka’ya Göre: 9:26).

“İsa onlara, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, "Her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelen sizler, on iki tahta oturup İsrail'in on iki oymağını yargılayacaksınız.” (İncil Matta’ya Göre: 19:28).

“O zaman İnsanoğlu'nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler” (İncil Markos’a Göre: 13:26, Luka’ya Göre: 21:27).

“Ne var ki, bundan böyle İnsanoğlu, kudretli Tanrı'nın sağında oturacaktır” (İncil Luka’ya Göre: 22:69).

“Gökten inmiş olan İnsanoğlu 'ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır” (İncil Yuhanna’ya Göre: 3:13).

O'na yargılama yetkisini de verdi. Çünkü O İnsanoğlu'dur” (İncil Yuhanna’ya Göre: 5:27).

Sonuç İki

İsa ve Hanok “İnsanoğlu” olarak anılmaktadır ve yargılama yetkileri vardır.


Devam edecek....

5 Eylül 2021 Pazar

Zekeriyyâ’nın Hikayesi (6) Sessizlik mi? veya Susmak mı?

        Sessizlik veya Susmak mı?

Dili Tutulmak mı?

Zekeriyyâ’nın dili mi tutuldu?

“İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).

وَهَا أَنْتَ تَكُونُ صَامِتاً وَلاَ تَقْدِرُ أَنْ تَتَكَلَّمَ إِلَى الْيَوْمِ الَّذِي يَكُونُ فِيهِ هَذَا لأَنَّكَ لَمْ تُصَدِّقْ كَلاَمِي الَّذِي سَيَتِمُّ فِي وَقْتِهِ».».” (ASVD).

“And, behold, thou shalt be dumb, and not able to speak, until the day that these things shall be performed, because thou believest not my words, which shall be fulfilled in their season. ”


Yunanca metinde kullanılan kelime;  

σιωπωνσιωπάω siōpaō: σιωπη (siōpē)den, sessizlik, yani bir susma; tam anlamıyla suskunluk, yani, istemsiz durgunluk veya konuşamama; ve bu  nedenle, terimler genellikle eş anlamlı olarak kullanılmasına rağmen, gönüllü bir reddetme veya konuşma isteksizliğiden farklıdır, dilsiz, mecazi olarak sakin olmak (sessiz su gibi)." anlamlarındadır.

 Peşhitta (Süryanca İncîl)’da bu kelimenin karşılığı “ܫܰܬ݁ܺܝܩ” Sessislik, susmak anlamındadır, karşılaştırma için şu pasajlar örnek verilebilir;

 “İsa susmaya (ܫܰܬ݁ܺܝܩ) devam etti. Başkâhin ise O'na, "Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?" dedi. ” (Matta’ya Göre İncîl: 26:63).

 “Ne var ki, İsa susmaya (ܫܰܬ݁ܺܝܩ) devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O'na yeniden, "Yüce Olan'ın Oğlu Mesih sen misin?" diye sordu. ” (Markos’a Göre İncîl: 14:61).

“İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak (ܫܰܬ݁ܺܝܩ), bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).”

 “Kutsal Yazılar'dan okuduğu bölüm şuydu: "Koyun gibi kesime götürüldü; Kırkıcının önünde kuzu nasıl ses çıkarmazsa (ܫܰܬ݁ܺܝܩ), O da öylece ağzını açmadı.” (İşler: 8:32).

 Dışarı çıktığında Zekeriyyâ konuşamadı;

 فَلَمَّا خَرَجَ لَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يُكَلِّمَهُمْ فَفَهِمُوا أَنَّهُ قَدْ رَأَى رُؤْيَا فِي الْهَيْكَلِ. فَكَانَ يُومِئُ إِلَيْهِمْ وَبَقِيَ صَامِتاً

 Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu. ” (Luka’ya Göre İncîl: 1:22).

Yunanca Metinde Susmak, sessizlik anlamına gelen kelime aşağıdaki İncîl metni nedeniyle “dili tutulmak” olarak anlaşılmıştır;

 وَفِي الْحَالِ انْفَتَحَ فَمُهُ وَلِسَانُهُ وَتَكَلَّمَ وَبَارَكَ اللهَ

“Bunun üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular (62). Zekeriya bir yazı levhası istedi ve, "Adı Yahya'dır" diye yazdı. Herkes şaşakaldı (63). O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü. Tanrı'yı överek konuşmaya başladı. (64).” (Luka’ya Göre İncîl: 1:62-64).

 Kur’an'da, Zekeriyyâ’nın yaşlılığını vurgulaması, karısını kısır olarak nitelemesi İncîl’le benzeşen yönleridir, bununla birlikte Kur’an, İncîl’le konuşamama-konuşmama konusunda ayrışır;

 قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا (10) فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَى إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا (11)” (19:10,11).

 قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ (41)” (3:41).

 Zekeriyyâ tam üç gece ve üç gün “Remz”le konuşacaktır. İşaretleşerek. Sağlıklı olduğu halde;

 لْمَسْأَلَةُ الثَّالِثَةُ: اخْتَلَفُوا فِي مَعْنَى سَوِيًّا فَقَالَ بَعْضُهُمْ: هُوَ صِفَةٌ لِلَّيَالِي الثَّلَاثِ وَقَالَ أَكْثَرُ الْمُفَسِّرِينَ هُوَ صِفَةٌ لِزَكَرِيَّا وَالْمَعْنَى: آيَتُكَ أَنْ لَا تُكَلِّمَ النَّاسَ فِي هَذِهِ الْمُدَّةِ مَعَ كَوْنِكَ سويا لم يحدث بك مرض.” Üçüncü mesele: “سَوِيًّا” hakkında kime ait bir sıfat hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak bazısı bunun, “üç gece”nin sıfatı olduğunu ileri sürerlerken müfessirlerin ekserisi bunun, Zekeriyya'a ait bir sıfat olduğu kanaatindedirler. Buna göre mana “Senin alâmetin, sende bir hastalık olmayıp sapasağlam olduğa halde, bu müddet içinde insanlarla konuşamamandır” şeklinde olur (Râzî).

 “Allah: ‘Senin alâmetin sağlam ve sihhatte olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır.’” Zikir ve tesbihe gücün olmakla beraber insanlara beşer sözüyle hitab edememendir, “buyurdu”. Ayette, insanlarla konuşmama belirtildiğine göre, tesbih ve zikre bir mani yoktur. Âl-i İmrân sûresinde de belirtildiği gibi. Zekeriya (a.s)’da sağırlık ve dilsizlik gibi herhangi bir organ kusuru olmaksızın bu hal meydana gelecek ve üç gün üç gece devam edecektir (Ruh’ul-Beyân).

 Zekeriyyâ İncîl’deki pasajlara göre en az dokuz ay konuşmamış olmalıdır.

 “İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.” (Luka’ya Göre İncîl: 1:20).

 Elizabet'in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu. ” (Luka’ya Göre İncîl: 1:57).

 O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü. Tanrı'yı överek konuşmaya başladı. (64).” (Luka’ya Göre İncîl: 1:64).

Zekeriyyâ Kur’an’a göre üç gün-üç gece Remz ile konuşacaktır;

 قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ” (3:41).

 Zekeriyyâ “sessiz” kalacaktır üç gün-üç gece ve Rabbini anma, onu zikretme dışında kimseyle “remz/işaret” dışında tek kelime bile konuşmayacaktır.

 Zekeriyyâ hanımı Elizabet’e yaklaşacak mıdır? Bu açık değildir. Zekeriyyâ’nın (أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ) “Ne/hangi yol/yönden benim bir genç oğlum olur?” Şeklindeki sorusu “Nasıl oğlum olur?” şeklinde olmadığına dikkat edilmelidir. Zekeriyyâ ve Elizabet, “bebek” yapmanın yolunu her yetişkin gibi biliyor olmalılar, bilmedikleri düşünülemez.

 Acaba bu üç gün, üç gece “Kısır bildiği” karısıyla çocuk yapması ile ilgili midir?

Kur’an Zekeriyyâ’nın karısı kısırdı demez, Zekeriyyâ; “karım kısır” der. Yine Kur’an Elizabet’in durumu hakkında şöyle bir açıklama yapar;

  “فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ (21:90)”

 أَصْلَحْنَا” kelimesi “Kargaşa, kaos, düzensizlik, bozuş, bozulma” kelimesinin “الفَسَاد”ın zıddıdır.

 Ayetten, Elizabet sanki Zekeriyyâ’ya karşı bebek Yahyâ müjdelenince veya olunca  ıslah olmuştur, anlamı çıkarılabilir.

 Çok ilginç bir şekilde “O’na Yahyâ’yı hibe ettik ve ıslah ettik O’na eşini”der. Bu durumunu düzelttik anlamındadır. Zekeriyyâ “وَامْرَأَتِي (3:40, 19:5,8) derken ayet “زَوْجَهُ”der. “امْرَاَةٌ” kelimesi düşünsel ayrılıkları, fikir birliği olmamayı, iki eş arasında uyumun bozulduğu durumlarda, kocasının karşısında dominant kadınlar için kullanılan bir kelimedir.

 Zekeriyyâ ve eşi müjdeyle birlikte sebeplere sarılmış olmalı ve aralarındaki sorun her neyse çözmüş olmalıdırlar. Ve Yahyâ bu şekilde doğmuş olmalı.

Umut hiçbir zaman yitirilmemeli, çözüm için meşru yollar aranmalıdır.

3 Eylül 2021 Cuma

Zekeriyyâ’nın Hikayesi (5) Yahyâ (Yaşar/Yaşayacak).

 

 

 

وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا” (19:14).

 

Meryem Sûresindeki bu ayetten anladığımız kadarıyla Yahyâ kendisine nebîlik verildiğinde anne ve babası hayatta değildir. Apokrif Yaqûb İncîlinin anlatımıda bu yöndedir.

Kur’an’da üçüncü sûrede yer alan “qalemleri atma” olayında, kuranın Zekeriyyâ’ya çıktı şeklinde yorum daha sonraki bir olayla ilgilidir. Zaten İncîllerin teyit ettiği gibi ilk gözetmen Zekeriyyâ’dır. İkinci gözetmen veya kefîl Zekeriyyâ değildir ve qalem atma olayında sadece danışmandır. Qalem atma olayı Meryem genç bir kız olduğu zamanda gerçekleşmiş olmalıdır. (Zekariyyâ konusundan ayrılmamak için burada daha fazla söz etmeyeceğiz detay için bknz. Yakub İncîli, 8:1).

 



 

فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ” (3:37).

 



"Nasıl?", "Nereden?" değil, "Ne/hangi yön/yoldan?":

Kohenlerin dönüşümlü olarak tapınakta hizmet ettiklerini söylemiştik. Bu ayette Zekeriyyâ “يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَا” demektedir.

 Soru “min eyne?” değil “ENNâ leki hâzâ?” bu rızık sana hangi taraftan, hangi cihetten, hangi yönden geliyor?

 

 وَمَعْنَى" أَنَّى" مِنْ أَيْنَ، قَالَهُ أبو عبيدة. قال النحاس: وهذا يهِ تَسَاهُلٌ، لِأَنَّ" أَيْنَ" سُؤَالٌ عَنِ الْمَوَاضِعِ وَ" أَنَّى" سُؤَالٌ عَنِ الْمَذَاهِبِ وَالْجِهَاتِ. وَالْمَعْنَى مِنْ أَيِّ الْمَذَاهِبِ وَمِنْ أَيِّ الْجِهَاتِ لَكِ هَذَا. وَقَدْ فَرَّقَ الْكُمَيْتُ بَيْنَهُمَا فَقَالَ: أَنَّى وَمِنْ أَيْنَ آبَكَ الطَّرَبُ ... مِنْ حَيْثُ لَا صَبْوَةُ وَلَا رِيَبُ    Ebu Ubeyde'ye göre “Nereden” demektir. en-Nehhâs ise der ki: Ancak böyle bir açıklama kolaya kaçıştır. Çünkü “Nere” kelimesi yerler hakkında soru için kullanılır. " أَنَّى"  kelimesi ise yer ve yol hakkında soru edatı olmak üzere kullanılır. Burada ise, bu meyve sana hangi taraftan, hangi cihetten geliyor? demektir. el-Kumeyt bu iki edatı farklı anlamda kullanarak şöyle demiştir:

 “Nereden ve hangi taraftan sevinç sana gelip döndü?

 Şevk ve arzunun da olmadığı, şüphenin de bulunmadığı bir yerden (mi)?” (Kurtubî).

 Diğer yorumlarda da bunun altı çizilmiştir;

 “"قال" زكريا:"يا مريم: أنَّى لك هذا"؟ من أي وجه لك هذا الذي أرَى عندك من الرزقَ؟” (Cüz 6, S.358,جامع البيان في تأويل القرآن,الطبري).

 {قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا} قَالَ أَبُو عُبَيْدَةَ: مَعْنَاهُ مِنْ أَيْنَ لَكِ هَذَا؟ وَأَنْكَرَ بَعْضُهُمْ عَلَيْهِ، وَقَالَ: مَعْنَاهُ مِنْ أَيِّ جِهَةٍ لَكِ هَذَا؟”  (Cüz 2, s. 32, معالم التنزيل في تفسير القرآن, البغوي).

 Zekeriyyâ tarafından sorulan bu soru tekrar belirtelim Meryem’in bir genç kız olduğu dönemde olmalı.

Bu ne/hangi yön/yoldan sana geliyor?

 Zühd ve ibâdet ile meşgul olan hanımlara infâkta bulunmaya can atan bazı kişiler eliyle Meryem rızıklanıyordu. Zekeriyyâ bu yiyeceklerden herhangi bir şey görünce, yiyeceklerin uygun olmayan bir şekilde gelmiş olmasından korktu. İşte bundan dolayı durumun aslını ona sordu.

 Yani meşru bir biçimde mi? Yoksa gayri meşru bir şekilde mi?

 Meryem’in cevabı “مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ” Allah nezdinden, yani meşrû bir şekilde.

 Akışta, bu konuşmadan sonra Zekeriyyâ’nın bir çocuk için dua ettiği görülür.

 Dua Kur’an’da yer alır, Zekeriyyâ’nın ne şekilde dua ettiği İncîl’de açık değildir;

 “Melek, "Korkma, Zekeriya" dedi, "Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahya koyacaksın.” (Luka’ya göre İncîl: 1:13).

 Kur’an’daki Zekeriyyâ’nın duası şöyledir;

 هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ” (3:38).

 وَزَكَرِيَّا إِذْ نَادَى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ” (21:89).

Zekeriyyâ dua ile birlikte bir açıklamada yapar;

قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ قَالَ كَذَلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ” (3:40).

İncîl'de Luka bunu farklı şekilde anlatır;

 وَلَمْ يَكُنْ لَهُمَا وَلَدٌ إِذْ كَانَتْ أَلِيصَابَاتُ عَاقِراً. وَكَانَا كِلاَهُمَا مُتَقَدِّمَيْنِ فِي أَيَّامِهِمَا

 “Elizabet kısır (στειρα) olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti.” (Luka’ya göre İncîl: 1:7).

 قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ قَالَ كَذَلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ” (3:40).

 Kısır anlamında çevirdiğimiz kelime “στεῖρα (steîra)”, “στείρος (steîros)” Kısır, verimsiz, steril olarak Türkçeye çevrilebilir. Zıddı γόνιμος  (gónimos) “bereketli, doğurgan”  anlamındadır. “καρποφόρος”.

 Ürün vermeyen toprak, bebeği olmayan kadın, yavrusu olmayan hayvan için kullanılan bir kelimedir.

Kur’an'da bu kelime ‘Allah’ın arzı’nda otlayan, ‘Allah’ın dişi deve’sinin konu edinildiği bağlamlarda yer alır;  

 Tekrar altını çizelim, deve erkek değildir, dişi bir devedir,

فَعَقَرُوا النَّاقَةَ” (7:77) Bak. 11:65,26:157

 

فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ” (54:29).

 

فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوّٰیهَا” (91:14).

Oysa bu kelimenin yerine “عَقِيمٍ” kelimesi kullanılabilirdi. Bu kelimede “kısır” anlamında anlaşılmıştır. Oysa dişi bir deve nasıl kısırlaştırılabilir ki?

 فَسَوّٰیهَا” Dişi deve tam bir kısır değildir ayetin sonunda onun tekrar düzenlendiğinden bahseder.

 Luka bize Elizabet’in “kısır” değil, “kısır bilindiğinin" ipucunu verir;

 “Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır.” (1:36).

 الْمَدْعُوَّةِ عَاقِراً ” Kısır çağrılan kadın şeklinde çevrilebilir.

 عَاقِرٌ” kelimesi ism-i fâil bir kelimedir. Kullanıldığı bağlamlar Zekeriyyâ ile ilgili bağlamlardır (19:5,8, 3:40).

 فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ  (21:90)”

 Çocuk olayında Elizabet, Zekeriyyâ’dan başka bir tutum içindedir;

 “İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.” (1:20).

 “Bir süre sonra karısı Elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı (24). "Bunu benim için yapan Rab'dir" dedi. "Bu günlerde benimle ilgilenerek insanlar arasında utancımı giderdi (25).” (1:24,25).

 “Elizabet Meryem'in selamını duyunca rahmindeki çocuk hopladı. Kutsal Ruh'la dolan Elizabet yüksek sesle şöyle dedi: "Kadınlar arasında kutsanmış bulunuyorsun, rahminin ürünü de kutsanmıştır! ” (1:41).

 “İman eden kadına ne mutlu! Çünkü Rab'bin ona söylediği sözler gerçekleşecektir.” (1:45).

 “Elizabet'in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu (57). Komşularıyla akrabaları, Rab'bin ona ne büyük merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar (58). Sekizinci gün çocuğun sünnetine geldiler. Ona babası Zekeriya'nın adını vereceklerdi (59). Ama annesi, "Hayır, adı Yahya olacak" dedi (60). Ona, "Akrabaların arasında bu adı taşıyan kimse yok ki" dediler (61). Bunun üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular (62). Zekeriya bir yazı levhası istedi ve, "Adı Yahya'dır" diye yazdı. Herkes şaşakaldı (63).” (1:57-63).

 فَقَالَتْ أُمُّهُ: «لاَ بَلْ يُسَمَّى يُوحَنَّا».” (1:60).

 Arabça: يُوخَنَان

Yunanca: Ἰωάννης (Iōánnēs)

Latin: Iōhannēs

İbranca: יוֹחָנָן (Yōḥānān)

Suryanca: ܝܘܚܢܢ (yōḥannān)

Habeş “ዮሐንስ (yoḥäns)

Kelime İncîl’de Kuran’daki kullanımdan farklıdır; Yuhannâ "tanrı bağışlayan" Yahyâ (يَحْيَى) "Yaşar/yaşayacak" anlamındadır. Acaba Zekeriyyâ ve Elizabet’in çocukları olup, yaşamıyor oluşundan dolayı bu adı tercih etmiş olabilirler mi?

Karşılaştıralım;

 اسْمُهُ يَحْيَى” (Kur’an; 19:7).

 يُسَمَّى يُوحَنَّا” (İncîl, Luka: 1:60).


Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...