17 Ağustos 2021 Salı

İKİ ADEM OĞLU (5a) Tevrât ve İncîl'de hâbîl ve qâbîl

 

Tanah’ta ve İncîl’de Habîl ve Kabîl

 Ve Nod Ülkesi



Kahramanlar ve Kelimeler

Kabîl קין ), (قَايِينُ), قابيل), (ܩܐܝܢ):  “ zanaatkâr ”

 קָנָה (kánáh) fiilinden “almak” veya “yaratmak”

Çiftçi (היה עבד אדמה), (عَامِلا فِي الارْضِ)

(מפרי האדמה): Toprağın ürünlerinden

 

 Hâbîl הבל ), (هابيل), (ܗܒܝܠ): Akadça “Ablu” oğul, “nefes”, “hava kabarcığı”.

Çoban (רעה צאן), (رَاعِيا لِلْغَنَمِ):

 (  צאנו  מבכרות): İlk doğan Koyunlardan.

قَرَّبَا قُرْبَانًا” Yakınlık , Sunu (מנחה).

Tevrât:

 Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu. RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim" dedi. (1). Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi (2).” (Tevrât, Yaradılış: 4:2). 

Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi (3).  Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti (4) Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı (5)” (Tevrât, Yaradılış: 4:3-5). 

RAB Kayin'e, Niçin öfkelendin? diye sordu, Niçin surat astın? (6). Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın." (7). Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi, tarlaya gidelim dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü (8). RAB Kayin'e, "Kardeşin Habil nerede?" diye sordu. Kayin, "Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?" diye karşılık verdi (9). RAB, "Ne yaptın?" dedi, "Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor (10). Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın (11). İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın (12). Kayin, "Cezam kaldıramayacağım kadar ağır" diye karşılık verdi, (13). "Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa öldürecek beni." (14). Bunun üzerine RAB, "Seni kim öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak" dedi. Kimse bulup öldürmesin diye Kayin'in üzerine bir nişan koydu(15). Kayin RAB'bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti (16).  

"Nod Toprakları" başka topluluğu çağrıştırmaktadır...

`Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok'u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok'un adını verdi. ` (Tevrât, Yaradılış: 4:17). 

Ayrıca Kayin'in karısı kimdir? Nod topraklarından biri mi?

NOD ülkesi

The land of Nod,

"בארץ־נוד

"קדמת־עדן"

فَطَرَدَ الانْسَانَ وَاقَامَ شَرْقِيَّ جَنَّةِ عَدْنٍ الْكَرُوبِيمَ وَلَهِيبَ سَيْفٍ مُتَقَلِّبٍ لِحِرَاسَةِ طَرِيقِ شَجَرَةِ الْحَيَاةِ. ”

“Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.” (Tevrât, yaradılış: 3:24).

מקדם לגן עדן”, “”

فَخَرَجَ قَايِينُ مِنْ لَدُنِ الرَّبِّ وَسَكَنَ فِي ارْضِ نُودٍ شَرْقِيَّ عَدْنٍ. ”

Kayin RAB'bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti.” (Yaradılış: 4:16).

בארץ נוד קדמת עדן” (HOT).

“Orientalem plagam Eden” (Vulgate).

“On the east of Eden” (KJV).


 








 



16 Ağustos 2021 Pazartesi

İKİ ADEM OĞLU (4) INANNA ÇİFTÇİYİ YEĞLER

 

INANNA ÇİFTÇİYİ YEĞLER

 

Kahramanlar:

 İnanna: 𒀭𒈹 Dinanna, 𒀭𒊩𒌆𒀭𒈾 Dnin-an-na (Inanak)

 http://oracc.iaas.upenn.edu/epsd2/cbd/sux/o0045253.html

 İştar, Astarte, batı samilerde bereket ve verimlilik tanrıçası, Babil Salambo.

Yunan Afrodit, Roma Venüs 

 


 İnanna/Ishtar/Venüs, “Güneş”in sembolü “aslan”la betimlenir. Kuzey yarım kürede temmuz-ağustos güneşin en kavurucu aylarıdır (23 Temmuz 22 Ağustos) Güneş Aslan Takım Yıldızında. Sabah (Phosphorus) ve akşam (Hesperus) yıldızı, Çoban Yıldızı, Çolpan, Zühre olarak ta bilinir. Venüs, güneş doğmadan önce ve battıktan sonra görülebilir.


                                                            Utu Güneş Tanrısı ve aslanlar

 


                                                                     İnanna ve aslan

 


 

Dumuzid 𒌉𒍣𒉺𒇻, du5-mu-zid, Dumuzi, Temmuz, تمّوز, תַּמּוּז,  Akadca: Duʾzu, Dūzu; 

http://oracc.museum.upenn.edu/cmawro/cbd/qpn-x-months/x00000040.html  


Dumuzi yeraltına giriyor

 Enkimdu: 𒂗𒆠𒅎𒁺 en-ki-im-du,  Enki’nin oğlu,

 

Öykü:

 

“ “İnanna Çiftçiyi Yeğler” diye adlandırdığım bu tarımsal mit  Habil-Kabil motifinin bir başka örneğidir. Şiirimizde dört karakter var: her yerde hazır ve nazır görünen İnanna; kardeşi güneş tanrısı Utu; çoban tanrısı Dumuzi; çiftçi-tanrı Enkimdu. Öykü şöyledir; lnanna bir eş seçmek üzeredir. Kardeşi Utu, çoban-tanrı  Dumuzi ile evlenmesi için ısrar eder, am a o çiftçi tanrı Enkimdu’yu yeğler. Bunun üzerine Dumuzi ortaya çıkar ve Inanna’nın neden çiftçiyi yeğlediğini öğrenmek ister; Dumuzi, çiftçinin sahip olduğundan fazlasına sahiptir. İnanna ona yanıt vermez, ama sakin, sakıngan bir tip gibi görünen çiftçi Enkimdu, kavgacı Dumuzi’yi yatıştırmaya çalışır. Dumuzi, çiftçi ona her türden armağanlar -burada metnin anlamının tam olarak çözülemediği belirtilmelidir- hatta Inanna’yı bile vereceğine söz verene değin bir türlü sakinleşmez.

 Şiirin okunabilen kısmı güneş-tanrısı Utu’nun kızkardeşi inanna’ya verdiği bir söylevle başlar:

 Ey kardeşim, çobanın her şeyi var,

Ey bakire İnanna, niye kabul etmiyorsun?

Yağı iyidir, hurma-şarabı iyidir,

Çobanın elinin dokunduğu her şey parlar,

Ey İnanna, her şeyi olan Dumuzi...,

Mücevherler ve değerli taşlarla dolu, niye kabul etmiyorsun?

İyi yağını seninle yiyecek,

Kralın koruyucusu, niye kabul etmiyorsun?”

Ancak İnanna reddeder:

Her şeyi olan çobanla evlenmeyeceğim,

Yeni ... de yürümeyeceğim,

Yeni ... de dua okumayacağım,

Ben, bakire, çiftçiyle evleneceğim,

Bitkileri bol yetiştiren çiftçi,

Tahılı bol yetiştiren çiftçiyle.”-

 

Bunu izleyen, Inanna’nm seçim nedenlerini sıraladığı yirmi kadar dize kırıktır. Sonra Çoban-tanrı Dumuzi gelip onun seçimine karşı çıkar karmaşık biçim de etkin cümle örüntüsü ile özellikle dikkat çekici bir pasajdır bu:

 

Çiftçinin benden fazla, çiftçinin benden fazla,

Çiftçinin benden fazla nesi var?

O bana kara giysisini verirse, Ben de ona, çiftçiye, kara koyunumu veririm,

O bana ak giysisini verirse, ben de ona, çiftçiye, ak koyunumu veririm,

O bana ilk hurma-şarabını ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, sarı sütümü ikram ederim, »

O bana iyi hurma-şarabını ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, kisim-sütümü ikram ederim,

O bana ‘yürek-buran’ hurma-şarabından ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, köpüklü sütümden ikram ederim,

O bana sulıı hurma-şarabmdan ikram ederse, ben de ona, çiftçiye, bitkii-sütümden ikram ederim,

O bana iyi yemeklerini verirse, ben de ona, çiftçiye, nitirda-sütümü veririm,

O bana iyi ekmeğini verirse, ben de ona, çiftçiye, bal-peynirimi veririm,

O bana küçük fasulyelerini verirse, ben de ona küçük peynirlerimi veririm;

Yiyebildiğinden çok, içebildiğinden çok,

Daha çok yağ ikram ederim ona, daha çok süt ikram ederim ona;

Benden fazla, çiftçinin benden fazla nesi var?"

 

Bundan sonraki dört dizenin anlamı açık değil; sonra Enkimdu’nun yatıştırma çabası gelir:

“Sen, ey çoban, niye kavga çıkarırsın?

Ey çoban, Dumuzi, niye kavga çıkarırsın?

Benimle kendini, ey çoban, benimle kendini niye karşılaştırırsın?

Koyunların toprağın otunu yesin,

Çayırlarında koyunların otlasın,

Zabalam’ın tarlalarında tahılları yesinler,

Bütün sürülerin Unun ırmağımın suyunu içsin.”

 

Ama çoban istifini bozmaz:

“Benim, çobanın düğününe, ey çiftçi, dostum olarak gelme,

Ey çiftçi, Enkimdu, dost olarak, ey çiftçi gelme.”

 

Bunun üzerine çiftçi ona her türden armağanlar teklif eder:

“Buğday getireceğim sana, fasulye getireceğim,

... fasulyesi getireceğim sana,

Bakire İnanna’yı (ve) hoşuna giden her şeyi,

Bakire Inanna’yı ... getireceğim sana.”

 

Şiir böylece, görünüşte çoban-tanrı Dumuzi’nin çiftçi-tanrı Enkimdu’yu alt etmesiyle sona erer.” (Sümer Mitolojisi,  Samuel Noah Kramer, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı, Birinci Basım 1999, s.178-181).

15 Ağustos 2021 Pazar

İKİ ADEM OĞLU (3) Koyun ve Tahıl

 

KOYUN VE TAHIL



 

          Lahar, laḫru: koyun

          http://oracc.museum.upenn.edu/epsd2/o0040744

 

Aşnan, (ašnanašnan2): Tahıl, hububat tanrısı

         http://psd.museum.upenn.edu/epsd/e527.html  

        


     Aşnan tahıllar başta olmak üzere bitkilerin boy atmasına hükmediyordu; Lahar hayvanların büyümesine (Mezopotamya Mitolojisi, JEAN BOTTERO SAMUEL NOAH KRAMER, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, I. BASIM: MART 2017, İSTANBUL/61).

 

Koyun, tanrıça Lahar’ı ve kızkardeşi tahıl-tanrıçası Aşnan’ı (ašnan, asnan ) içeren mit, Yakın Doğu mitolojisindeki Habil-Kabil motifinin bir başka yorumunu sunar. Mite göre, Lahar ve Aşnan yine kişileştirilir ve konuşturulur.

 “Dinsel sunum açısından bakıldığında bu atışmanın iki kahramanı birçok kez karşılaştığımız çok eskilere ait iki tanrısal kişidir: Biri Aşnan tahılları himaye eden tanrıça, dilerseniz ülkenin Ceres'i diyelim; diğeri Lahar küçükbaş hayvanların hamisi tanrıçadır. Aşnan tahıltanesinin, Lahar ise anakoyunun doğaüstü yansılarıydı. Bu edebi yarışmada tartışmalar ve karşılaştırmalar himaye eden tanrıçalar arasında değil, aşağıdaki bu dünyanın iki gerçekliğinin arketipleri* arasında yaşanır: Bunun ispatı da müstensihlerin çoğu kez olduğu gibi burada da eski bir alışkanlık uyarınca, Aşnan kelimesi önündeki (tarihsel kimliği belirten çivi yazılı) işareti muhafaza etmeleri ve fakat aynı işareti lahar kelimesi önünden, birkaç istisna hariç, kaldırmış olmalarıdır” (Mezopotamya Mitolojisi, JEAN BOTTERO SAMUEL NOAH KRAMER, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, I. BASIM: MART 2017, İSTANBUL/584).

 

…. Lahar ve Aşnan’ın gökyüzünden yeryüzüne inişlerini ve kültürel nimetleri insanlara nasıl bağışladıklarını anlatır:

 

O günlerde Enki, Enlil’e dedi ki:

Enlil baba, Lahar ile Aşnan’ı,

Dulkug*’da yaratılanları,

Dulkug’dan indirelim.

Enki ve Enlil’in kutsal buyruğu üzerine,

Lahar ve Aşnan Dulkug’dan indirildiler.

Lahar için (Enki ve Enlil) ağıl kurdu,

Bitkiler, otlar ve ... armağan ettiler ona;

Aşnan için bir ev kurdular,

Saban ve boyunduruk armağan ettiler ona.

Lahar ağılında,

Ağılının cömertliklerini çoğaltan bir çobandır;

Aşnan ekinlerin ortasında,

İçten ve eli açık bir bakiredir.

... göğün bolluğunu,

Lahar ve Aşnan taşıdı,

Topluma bolluk getirdiler,

Ülkeye yaşam soluğunu getirdiler,

Tanrı yasalarını uyguladılar,

Ambarların içindekini çoğalttılar,

Depoları doldurdular.

Yoksulların toz toprak dolu evine,

Girip bolluk getirirler;

Her ikisi de, ayak bastıkları yere,

Evlere bolluk bereket getirirler;

Yerleştikleri yeri doyururlar, oturdukları yeri beslerler,

An ile Enlil’in yüreğini sevinçle doldurur onlar.”

 

Ama sonra Lahar ve Aşnan öyle çok şarap içerler ki çiftliklerde ve tarlalarda ağız dalaşma girerler. Uzun tartışmalarda, her tanrı kendi başarılarıyla övünür ve diğerininkileri aşağılar.

Sonunda Enlil ve Enki araya girer ancak kararlarını içeren şiirin sonu hâlâ eksiktir. (Sümer Mitolojisi, Samuel Noah Kramer, Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı, Birinci Basım 1999, s.104-106).

 



 

Lahar (Tahıl) ve Aşnan (Koyun) öyküsü, “Çiftçi” ve “Çoban” toplulukları arasında bir çekişme olarak ta okunabilir.

*CeresRoma mitolojisinde anne sevgisinin ve büyüyen bitkilerin (özellikle tahılların) tanrıçasıydı. Satürn ve Rhea'nın kızı, Jüpiter'in eşi ve kız kardeşiydi. Jüpiter'den Persephone'nun annesiydi ve JunoVestaNeptün ve Plüton'un da kız kardeşiydi. Ayrıca Sicilya'nın baş tanrıçası, koruyucusuydu. Yunan mitolojisindeki tanrıça Demeter'e denktir.

*Arketip (Fransızcaarchétype); ilk örnek, asıl numune. Kelime anlamıyla kalıp, şablon, ilktip şeklinde ifade edilen arketipler gerçekte insan kültürünü oluşturan yapıtaşlarıdır. İnsanlar uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olayları bir süre sonra belli davranış kalıplarına oturtmuş ve bu kalıpları kuşaklar boyunca aktarmaya başlamıştır. Daha geniş bilgi için baknz. Carl Gustav Jung, Dört Arketip.

 * Dulkug, Du-Ku veya dul-kug [du6-ku3] e-dul-kug: Kutsal ev “Ur-dul-kug

13 Ağustos 2021 Cuma

İKİ ADEM OĞLU (2) Sözün Büyüsü

 

Sözün Büyüsü

Benzetme (teşbih/التسبيح)

Kişileştirme (Teşhis/التشخيص):

Konuşturma (İntak/الإنطاق):

Teşhis (Kişileştirme) mecâzî sanatlar içinde en çok kullanılanlardan biridir.

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklar ile soyut duygu ve düşüncelere insana özgü özellikler ile duygu vermeye teşhîs, konuşma özelliği olmayan bu varlıkları konuşturmaya da intâk denir. Aralarındaki umum-husus ilişkisinden dolayı her intâkta teşhîs olması gerekir. Buna karşılık her teşhîs intâk değildir. Aslında bu ikiliği kişileştirme terimi ortadan kaldırmaktadır.

Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir. İnsan olmayan varlıkları insana benzeterek, onlara insan özellikleri vermek bu sanatın temelini oluşturur. Öyleyse bir hayvanı, bitkiyi veya cansız bir varlığı insana benzetmek “Teşhis” sanatını meydana getiriyor. Bu varlıklara konuşma özelliği verilirse “intak” sa­natı yapılmış olunuyor.

Emeş ve Enten öyküsünde “Yaz” ve “Kış”ın kişileştirilmesi ve konuşturulması söz konusudur.

Emeş ve Enten öyküsünde olduğu gibi, mevsimsel döngüler, gece-gündüz, güneş, ay, yer-gök, takım yıldızları kişileştirilmiş, kişileştirilen şeylere dişilik-erillik atfedilmiştir.

Emeş ve Enten öyküsünü nesilden nesile aktaranlara “pagan” denmiştir.

Latince pagus ve pagani sözcüklerinden türetilmiş olan ve sözlük anlamı itibarıyla “kırsalda yaşayan, köylü, taşralı” anlamlarına gelen pagan terimi, erken dönemlerden itibaren Hı­ristiyan geleneğinde dinsel anlamda "ötekini" ifade etmede kullanılmıştır. Buna göre Hıristiyan inancının dışında kalanlar pagan olmakla itham edilmişlerdir. Hıristiyan geleneği yüzyıllar boyu bu tutumunu devam ettirmiş ve yalnızca Hıristiyanlaşmaya direnen Romalı ve Yunanlı politeistleri değil, tüm Hıristiyan olmayanları bu terimle adlandırmayı sürdürmüşlerdir.

İlerleyen dönemlerde, özellikle din bilimlerinin bilimsel bir disiplin halinde teşekkül etmesiyle birlikte, pagan terimi özel anlamda, dünya genelindeki tüm putperest toplumlar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda paganizm kavramının, politeist/çok tanrıcı dinsel geleneklerde tanrısal varlıkları sembolize eden şekil ve suretlere tapınma ritüelleriyle yakından ilişkili bir anlamda kullanıldığı görülür. Bu bağlamda geleneksel puta tapı­cılığı ifade eden pagan terimi, çok tanrıcılık ve atalar kültü ile yakından irtibatlı olan naturalizm/doğa tapıcılığı ve animizm/ruhçuluk ile ilişkilidir. Dolayısıyla Babil, Asur, Mezopotamya, Eski Mısır ve İran gibi birçok eski Ortadoğu dinsel geleneği ve Eski Avrupa dinleriyle Hinduizm, Tibet Budizmi ve benzeri günümüz inanç sistemleri pagan gelenekler olarak incelenmektedir (Anadolu'da Paganizm Antik Dönemde Harran ve Urfa, Prof. Dr. Şinasi Gündüz, Ankara Okulu Yayınlan
Ankara 2005/9).

Bu tanımlamaya şöyle bir itiraz söz konusudur;

“İlk insanların var olması için yaşamları tamamen Do­ğa'ya bağlı idi ve Doğa'nın her türlü olaydan bağımsız değildi. Bu nedenle ilk insanların Doğa'daki her unsura bir “kutsal”lık atfettikleri ve bunlar ile uyum içinde yaşamaya çalıştıklarını bilmekteyiz.

Ancak insanlar “teknolojik” buluşlarla Doğa ile daha da uyumlu yaşayacakları yerde dilimizde yanlış olarak yerleşen bir düşünce kalıbı ile “Doğa'yı yenmek” için çalışmışlar ve kendilerini Doğa'dan ayırarak, Doğa'yı ve geniş anlamı ile Dünya'yı tüketen bir yaşam biçimi geliştirmişlerdir. Oysa paganizm her zaman Doğa ile “savaşmayı” değil uyumlanmayı öngörmüştür.

O zaman paganizmin Doğa ile uyumlanmasının temelinde Doğa'nın, daha geniş bir deyişle, etrafımızda gördüğümüz her şeyin “kutsal” olduğuna ve bu kutsallıkta “tanrısallığın” tezahürü oldu­ğuna inanç vardır; bu aynı zamanda bu kutsallığı taşıyan insanın evrensel kutsallıkla uyumlaşması demektir.

Pagan, Doğa ile uyumlanarak ulaştığı bu kutsallığı ya da Evren'in Yaratıcı Gücü'nü çeşitli sembollerle ifade eder. İleride de göreceğimiz gibi, Tanrılar ve Tanrıçalar bu gücün farklı yönlerinin sembolleridir.” (Paganizm - 1: Kadim Bilgeliğe Giriş, Erhan Altunay, Hermes Yayınları, Altıncı Basım: Şubat 2015 17-18).

Burada can alıcı soru şu olsa gerektir, kadim toplumlar bu öykülere inanıyorlar mıydı?

Kış ve Yaz döngüsünü bildikleri anlaşılıyor, Yaz’ı ve Kış’ı kişileştirmeleri ve onları konuşturmaları?

Bunun tartışıldığı bir eser için “Yunanlılar Mitlerine İnanmışlar mıydı? (Paul Veyne, Dost Kitabevi Yayınları, Haziran 2003, Ankara)”

Bu toplumlar kişileştirdikleri ve konuşturdukları bu “nesne”ler için tapınaklar yapmışlar, ayinler düzenlemişler, bir grup tapınak görevlileri belirlemişlerdir. Hayatlarının büyük bir bölümünü bunlara göre düzenlemişlerdir.

***

Örnek; Bir Silindir Mührün okunması ve yorumlanması:

ilk resim silindir mühür, En.ki, En.ki'ye doğru akan nehirler Fırat ve Dicle, balıkların yönü ona doğru resmedilir. Hemen altında Keçi-Balık, Fırat ve Dicle'nin taşkın mevsimini sembolize ediyor...



İkinci resim Mul.Apin'e göre gökyüzü, God ea (yaşlı adam) ve goat-fish (Keçi-balık).


Üçüncü resim el-Sufi'ye göre gök yüzü, Kova takımyıldızı ve Oğlak(keçi-balık) takımyıldızı...

Silindir mühürde resmedildiği gibi değil mi?
Kova ve oğlak takımyıldızı kişileştirilmiş, kova takımyıldızı, destanlarda En.ki(ea) olarak karşımıza çıkacaktır.


Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği

                                                          Cibt ve Tâgût Kelimelerinin Habeşçe izleği   “ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ ا...