10 Kasım 2024 Pazar

Zebih edilen oğul İshâk mı İsmâil mi?

 Zebih edilen oğul İshâk mı İsmâil mi?

Benzeşenler-Farklılıklar

Âdem ve Eşi Kıssası Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

Nûh Qıssa’sı Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

Lût Qıssa’sı Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

Yûsuf Qıssa’sı Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

Davûd Qıssa’sı Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

Süleymân Qıssa’sı Tevrât ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

İsâ ve Meryem Qıssa’sı İncîllerlerle ve Qur’an’da benzeştikleri gibi farklıdır.

(Örnekler vermek yazının sınırlarını aşacağından bu kadarını söyleyelim).

….

Zebih olayı ve  Ehl-i Kitâb

Benzeşenler ve Farklılıklar

"Bu şeylerden sonra Tanrı İbrahim'i sınadı ve ona, 'İbrahim!' dedi. O da 'İşte ben!' dedi. Ve dedi ki, ' Sevdiğin biricik oğlun İshak'ı al , Moriya diyarına git ve orada sana göstereceğim dağlardan birinde onu yakmalık sunu olarak sun.'" (Yaratılış 22:1-2, RSV).

"İbrahim, iman sayesinde denendiği zaman, İshak'ı kurban etti . Vaatleri almış olan Tanrı da biricik oğlunu kurban etmeye hazırdı ..." (İbraniler 11:17).

"Atamız İbrahim, oğlu İshak'ı sunağın üzerinde kurban ettiği zaman, yaptığı işlerden ötürü aklanmadı mı?" (Yakup 2:21).

Kurban edilecek çocuğun adının Qur’an’da bildirilmemesi, diğer taraftan Tevrat’ta ve yahudi geleneğinde bunun İshak olarak kabul edilmesi müslümanlar arasında görüş farklılıklarının ortaya çıkmasına sebep olmuş, bir kısmı İsmâil’in, bir kısmı da İshak’ın kurban edilmek istendiğini ileri sürmüştür. Hz. Ömer, İbn Mes‘ûd, Alkame b. Vakkās, Kâ‘b el-Ahbâr, İkrime el-Berberî, İbn Cerîr et-Taberî ve Süyûtî İshak’ın; Ebü’t-Tufeyl, Saîd b. Müseyyeb ve daha başkaları ise İsmâil’in kurban edilmek istendiğini söylemişlerdir. Hz. Ali, İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Hasan-ı Basrî, İbn Ömer, Mücâhid b. Cebr, Saîd b. Cübeyr, Süddî ve Katâde b. Diâme’den her iki görüş yönünde de rivayetler nakledilmektedir. (İslam Ansiklopedisi).

İbrahîm’in duası;

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100) فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ (101) (37:100,101).

İbrahîm Sâlih bir oğul için dua etmektedir;

Sorular;

Bu duadan önce İbrahîm’in bir oğlu var mıdır? Yok mudur?

Bu dua’ya konu olan oğul ilk oğul mudur? Sonraki midir?

İbrâhîm’in Sâlih olmayan bir oğlu varda onun yerine Sâlih bir oğul mu istemektedir?

Akışta İbrâhim halkından ayrılıp bu duayı etmektedir, bu ilk oğul için olduğunu göstermez mi?

İlk Oğul, “Çünkü İsmail de öz oğluydu

Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak." ” (Tevrât, Yaradılış: 15:3).

Karısı Saray Avram'a çocuk verememişti. Saray'ın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı.  ” (Tevrât, Yaradılış: 16:1).

Hacer Avram'a bir erkek çocuk doğurdu. Avram çocuğun adını İsmail koydu. ” (Tevrât, Yaradılış: 16:15).

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100) فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ (101)” (37:100,101).

“(Yaqub) İsmail'in yanına gitti. İbrahim oğlu İsmail'in kızı, Nevayot'un kızkardeşi Mahalat'la evlenerek onu karılarının üzerine getirdi. ” (Tevrât, Yaradılış: 28:9).

Avram -İbrahim- (27). İbrahim'in oğulları: İshak, İsmail (28)” (Tevrât, 1.Tarihler: 1:27,28). 

Zekeriyyâ’nın duası;

قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُنْ بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا (4) وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا (5) يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا (6) يَازَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا (7)” (19:4-7).

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ (38) فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ (39)” (3:38-39).

Karşılaştırma

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100) فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ (101)” (37:100,101).

فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا (5) يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا (6) يَازَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا (7)” (19:4-7).

رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً      إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا (7)

 

İbrâhim ve Zekeriyyâ’nın duaları önceden bir oğulları olmadığını gösteriyor ve bir oğul için dua ediyorlar.

İbrahim'in duasında istediği bu oğlun, ilk oğlun dışında bir oğlu olması, önceki oğulun Sâlihlerden birisi olmaması durumunda söz konusu olabilir.

Bu düşünülebilir mi?

İlk çocuğunun Sâlih bir oğul olmadığı ve Sâlihlerden bir oğul vermesi için Allah'a dua ettiği makul müdür?

Zekeriyyâ’nın durumu içinde bu geçerlidir, O’da bir oğul istemektedir ve bir oğlu yoktur.

Tevrât’ta ilk çocuk/oğul İsmâildir.

“Hacer Avram'a bir erkek çocuk doğurdu. Avram çocuğun adını İsmail koydu.” (Tevrât, Yaradılış: 16:15). 

“Ve İbrahim yüz yaşında iken, oğlu İshak kendisine doğdu.” (Tevrât, Yaradılış: 21:5). 

Yukarıdaki pasuklara göre İsmail en azından 14 yıl boyunca anne ve babasının 'tek oğlu'ydu. Ve Behor’du.

Qur’an’da da bu ilk oğlun İsmâil olduğuna işaret sıralamadır;

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى وَهَبَ لٖى عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِنَّ رَبّٖى لَسَمٖيعُ الدُّعَاءِ” (14:39).

وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ (99) رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100) فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ (101) فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَابُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَاأَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ (102) فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ (103) وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَاإِبْرَاهِيمُ (104) قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ (105) إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ (106) وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ (107) وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ (108) سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ (109) كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ (110) إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ (111)

وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ (112) وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَى إِسْحَاقَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهِ مُبِينٌ (113)” (37:99-113).

وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَى مُوسَى وَهَارُونَ (114)

سَلَامٌ عَلَى مُوسَى وَهَارُونَ (120)

اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ اِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ اِذْ قَالَ لِبَنٖيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدٖى قَالُوا نَعْبُدُ اِلٰهَكَ وَاِلٰهَ اٰبَائِكَ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ اِلٰهًا وَاحِدًا وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ” (2:133).

قُولُوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَا اُنْزِلَ اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ” (2:136).

اِنَّ اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ” (2:140).

وَمَا اُنْزِلَ عَلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ” (3:84).

وَاَوْحَيْنَا اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ” (4:163).

İlk Doğanlar

Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti. ”  (Tevrât, Yaradılış: 4:4). 

Yakup, "Önce sen ilk oğulluk hakkını bana ver" diye karşılık verdi (31). Esav, "Baksana, açlıktan ölmek üzereyim" dedi, "İlk oğulluk hakkının bana ne yararı var?" (32). Yakup, "Önce ant iç" dedi. Esav ant içerek ilk oğulluk hakkını Yakup'a sattı (33)” (Tevrât, Yardılış: 25:31-33).  

“RAB Musa'ya, "Bütün ilk doğanları bana adayın" dedi, "İsrailliler arasında insan olsun, hayvan olsun her rahmin ilk ürünü bana aittir." ” (Tevrât, Çıkış: 13:1,2). 

İsmail ve İshak'ın her ikisinin de İbrahim'in gerçek ve meşru oğulları olduğu evrensel olarak kabul edilen bir gerçektir. Bir kişinin sadece bir oğlu onun 'ilk doğan oğlu' olarak adlandırılabilir; ve İbrahim'in 'ilk doğan oğlu' olan İsmail'dir; ve İshak'ın doğumundan yaklaşık on dört yıl önce doğmuştur. İbrahim'in 'ilk doğan oğlu' olmasının yanı sıra, İsmail yaklaşık on dört yıl boyunca İbrahim'in 'tek oğlu' olma statüsünü korurken, İshak hayatının hiçbir döneminde bu ayrıcalığa sahip olmamıştır.

İshâk Zebih edilecek ise neden oğul müjdelenir?

Ehl-i Kitâb’ın elinde Hacer'den doğmuş olduğu için İsmail'i İbrahim'in meşru oğlu olma hakkından mahrum bırakan tek bir pasaj var mıdır ?

“Eğer bir adamın iki karısı varsa, birini seviyor, öbüründen hoşlanmıyorsa; iki kadın da kendisine oğullar doğurmuşsa; ilk oğul hoşlanmadığı kadının oğluysa; (15). Adam malını miras olarak oğullarına bölüştürdüğü gün sevdiği kadının oğlunu kayırıp ona ilk oğulluk hakkını veremez (16). Hoşlanmadığı kadının oğlunu ilk doğan oğul olarak tanıyacak ve ona bütün malından iki pay verecektir. Çünkü bu oğul babasının gücünün ilk ürünüdür. İlk oğulluk hakkı onun olacak (17)." (Tevrât, Yasanın Tekrarı: 21:15-17).

Eğer Ehl-i Kitâb’ta bu şekilde bir ayet bulunmuyorsa, o zaman İshak nasıl olur da ağabeyinin haklarını gasp edebilir ve Tevrât'ta her ikisi için de aynı sıfatlar ve aynı ifadeler kullanılmışken onun üzerinde üstünlük iddia edebilir.

Dahası, İsmail'in lehine, Tevrât'ta İsmail'in İbrahim'e doğmadan önce ikincisinin Abram (yüksekliğin babası) olarak adlandırıldığını, ancak doğumundan sonra (İbrahim'in) isminin Abram'dan İbrahim'e (ulusların babası) değiştiğinin kaydedildiğini görüyoruz;

“Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, "Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi, "Benim yolumda yürü, kusursuz ol (1). Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım." (2). Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı, (3). "Seninle yaptığım antlaşma şudur" dedi, "Birçok ulusun babası olacaksın (4). Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım (5). Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak (6). Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım (7). Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım." (8). Tanrı İbrahim'e, "Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız" dedi, (9). "Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek (10). Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak (11). Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu (12). Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak (13). Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir." (14). Tanrı, "Karın Saray'a gelince, ona artık Saray demeyeceksin" dedi, "Bundan böyle onun adı Sara olacak (15). Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak." (16). İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, "Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?" dedi, "Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?" (17). Sonra Tanrı'ya, "Keşke İsmail'i mirasçım kabul etseydin!" dedi (18). ” (Tevrât, Yaradılış: 17:1-18). 

İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail'i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrı'nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi (23). İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı (24). Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu (25). İbrahim, oğlu İsmail'le aynı gün sünnet edildi (26). İbrahim'in evindeki bütün erkekler -evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar- onunla birlikte sünnet oldu (27)” (Tevrât, Yaradılış: 17:23-27). 

İsmâil va’dine sadık bir oğuldur;

وَاذْكُرْ فِى الْكِتَابِ اِسْمٰعٖيلَ اِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا” (19:54).

Flavius Josephus da 'Antiquities' adlı eserinde (İslam'ın gelişinden beş yüz yıldan fazla bir süre önce yazılmıştır) sünnet töreninin Araplar arasında uluslarının kurucusu İsmail'in sünnetini anmak için uygulandığını gözlemlemiştir: Ve onu sekizinci günde sünnet ettiler. Ve o zamandan beri Yahudiler oğullarını bu sayıda gün içinde sünnet etme geleneğini sürdürürler. Ama Araplar on üçüncü yıldan sonra sünnet olurlar, çünkü uluslarının kurucusu olan ve İbrahim'in cariyesinden doğan İsmail o yaşta sünnet olmuştu. (Flavius Josephus, Antiquities, Book I, Ch. xii: 2, 4, p.41.)

Pavlus şöyle yazmaktadır;

İbrahim'in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu olduğu yazılıdır (22). Köle kadından olan olağan yoldan, özgür kadından olansa vaat sonucu doğdu (23) (İncîl, Galatyalılara Mektub: 4:22-23).  

Vaat, Avram’dan İbrahime dönen ad ve sünnet anlaşması İshak’tan önce değil midir?

Tanrı İbrahim’i duydu “İsmail”

Avram, "Ey Egemen RAB, bana ne vereceksin?" dedi, "Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer'e kalacak (2). Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak." (3). RAB yine seslendi: "O mirasçın olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak (4)." (Tevrât, Yaradılış: 15:2-4). 

 יִשְׁמַע  (yishmá', yišmaʿ) + אֵל ('él, ʾēl), “Tanrı işitir” ".

İşte hamilesin, bir oğlun olacak, Adını İsmail koyacaksın. Çünkü RAB sıkıntı içindeki yakarışını işitti. ” (Tevrât, Yaradılış: 16:11). 

İsmâil’e ad olarak “tanrı işitir” anlamındaki ad, İbrâhim’in ettiği duaya cevap olarak anlaşılmasına daha uygun olmalıdır.

İsmâil Sabredenlerdendir

İsmâil nasıl bir olayla karşılaşmış olmalı ki, direnen, dayanan biri olarak anılmıştır? 

Bunun zebih olayı dışında akla gelen bir açıklaması yoktur. 

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَابُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَاأَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ” (37:102).

وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِدْرٖيسَ وَذَا الْكِفْلِ كُلٌّ مِنَ الصَّابِرٖينَ” (21:85).

İlk oğulun Tepkisi

İbrâhîmle say edecek yaşa gelen oğul, babasına yardım edecek ve fikri alınacak yaşta olmalı.

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ” (37:102).

فَانْظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَاأَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ (102)

Qıssa’nın finali

İsmâil Zebih edildikten sonraki müjde…

İbrahim'e, "Bu cariyeyle oğlunu kov" dedi, "Bu cariyenin oğlu, oğlum İshak'ın mirasına ortak olmasın." (10). Bu İbrahim'i çok üzdü, çünkü İsmail de öz oğluydu (11). Ancak Tanrı İbrahim'e, "Oğlunla cariyen için üzülme" dedi, "Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak'la sürecektir (12).” (Tevrât, Yaradılış: 21:10-12).

وَامْرَاَتُهُ قَائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِاِسْحٰقَ وَمِنْ وَرَاءِ اِسْحٰقَ يَعْقُوبَ” (11:71).

وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ (112)

İbrâhîm’in oğul istemesi ve duasına karşılık verilmesi, Zebih olayından sonra “وَبَشَّرْنَاهُ” denerek İshâk’tan bahsedilmektedir.

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (100) فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ (101)” Qıssa’nın başında Halîm oğul için “Müjde” kullanıldı, “fe/فَ” ile sonunda ise “Ve/وَ” ile “Müjde” gelmiştir. İshâk Nebi olarak betimlenir. Burada akışı bozacak bir neden yoktur.

فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا” (19:49).

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا (54) وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِنْدَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا (55)” (19:54-55).

Qur’an’da Tevrât’ın tersine İsmâil'e iyi niteliklerle anılır.

بِذِبْحٍ عَظِيمٍ: Azîm Zebih nedir?

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ (107) وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ (108) سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ (109)

Eski çağların ünlü Mısırlı coğrafyacısı Claudius Ptolemaeus (genellikle Batlamyus olarak bilinir, MS 90-168 civarı) da 'Macoraba yakınlarında bir tapınağın varlığından bahsetmiştir. Batlamyus'un (Coğrafya, vi.7) Mekke yerine Macoraba muhtemelen Glaser'in yaptığı gibi Güney Arabistan veya Etiyopya dilinde  "mihrab" anlamında, yani 'tapınak' olarak yorumlanmalıdır.

bknz. https://ridvancelikoz.blogspot.com/2022/02/tapnak-mekkedir-1.html ile başlayan yazı dizimiz.

رَبَّنَا اِنّٖى اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتٖى بِوَادٍ غَيْرِ ذٖى زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْپِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوٖى اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ” (14:37).

وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰهٖيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰعٖيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ” (2:127).

İsmâil’in işaretleri

Moriya ( מוריה) Merve (מרוה)

اِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللّٰهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللّٰهَ شَاكِرٌ عَلٖيمٌ” (2:158).

فٖيهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰهٖيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًا وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبٖيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمٖينَ” (3:97).

الحجر

Kâbe ile hatîm denilen yarım daire şeklindeki duvar arasında kalan ve altın oluğun altına rastlayan yer. Kâbe’den sayıldığı halde ondan ayrı bırakıldığı için de “hicr” veya “hicr-i İsmâil” adını verilmiştir.

المعجن

Sözlükte “karmak, yoğurmak” anlamındaki acn kökünden türeyen mi‘cen (mi‘cene) “çamur karılan, hamur yoğrulan yer” demek olup Kâbe’nin kuzeydoğu duvarının önünde Rüknü’l-Irâkī ile Kâbe’nin kapısı arasındaki çukur bu adla anılmıştır. 

عيد الأضحى

قَالَ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عٖيدًا لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِقٖينَ” (5:114).

Arapça عيد (ʿīd) kelimesi 'festival', 'kutlama', 'bayram günü' veya 'tatil' anlamına gelmektedir. عيد sözcüğü üç kökten (a-y-d) ve "geri dönmek, iptal etmek, tahakkuk etmek, alışmak, alışkanlıklar, tekrarlamak, tecrübe edilmek; belirlenmiş zaman veya yer, yıldönümü, bayram günü" kök anlamlarından oluşur.

Sonuç

İbrahim'in 'tek oğlu' İsmâil'i kurban olarak sunmasının anısına milyonlarca hacının Zilhicce ayında kurban kesmek için Mekke'ye gittiği bir gerçektir. Yüz milyonlarca insan aynı anda kendi memleketlerinde aynı kurbanı kesiyor. Bu gelenek İslam'ın ortaya çıkışından önce yüzyıllar boyunca süregelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde, babası İbrahim'in İshak'ı kurban olarak sunmasını anmak için böyle bir gelenek yoktur.

 

27 Ekim 2024 Pazar

Zahmetsiz Yiyecekler Men ve Selvâ

 

Zahmetsiz Yiyecekler Men ve Selvâ

 

الْمَنَّ” Menne ve “السَّلْوَى”nın Qur’âni bağlamları:

 وَظَلَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ” (2:57).

 

وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ” (7:160).

 

يَابَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى” (20:80).

 Yorumlar

“Sonra Musa' dan yiyecek istediler de Allah onlara cennet yiyeceği olan menn ("terencebin" diye bilinen şeydir) indirdi. Geceleyin ağaçların üzerine kar gibi beyaz renkte inen menn, bal gibi tatlı idi.” (Mukatil b. Süleyman).

       “Kimisine göre, gökten düşen balı andıran katı ve taneli "terencebin" adında birşeydir. Bu açıklamayı en-Nehhâs zikretmiştir. Müfessirlerin çoğu da bu görüştedir^Tath bir çeşit zamk olduğu , bal olduğu, tatlı bir içecek olduğu da söylenmiştir. Ayrıca yufka türü ekmek olduğu da söylenmiştir. Görüşler Vehb b. Münebbih’ten nakledilmiştir.” (Razi).

    “{ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰى } üstünüze hem kar gibi kudret helvası hem de yelve kuşu, bıldırcın indirdik” (Elmalılı).

     “Üzerinize kudret helvası ile bıldırcın eti indirdik" men (kudret helvası) terencebindir, selva da bıldırcındır. Şöyle de denilmiştir: Kudret helvası kara benzer bir şeydir, şafaktan güneşin dogmasına kadar inerdi. Güney rüzgarı da bıldırcınları üzerlerine sürerdi.” (Beydavi).

     “Veki, Abd b. Humeyd, ibn Cerir ve ibn Ebi Hatim bildiriyor: Mücahid, menn'in (ağaçların gövdesinde çıkan) zamk, selva'nın ise kuş olduğunu söyledi.,” (Suyuti).


Tevrât’taki muteşâbihi;

 “İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler. ” (Tevrât, Çıkış: 16:35).

 Kelimenin Semitik benzerleri:

 İbranca “המן”/“שְׂלָו , Suryanca “ܡܢܢܐ”/“ܣܠܘܝ

 Tevrat Çıkış ve Metinsel bağlam;

وَدَعَا بَيْتُ اسْرَائِيلَ اسْمَهُ «مَنّا»”  (ASVD).

 ויקראו בית־ישׂראל את־שׁמו מן” (HOT).


Grekçe “μαν” Latince “man

 Akşam bıldırcınlar (השׂלו)  geldi, ordugahı sardı. Sabah ordugahın çevresini çiy kaplamıştı.”  (Tevrât; Çıkış: 16:13).


فَكَانَ فِي الْمَسَاءِ انَّ السَّلْوَى صَعِدَتْ وَغَطَّتِ الْمَحَلَّةَ.” 

(שׂלו) ŞeLeV, (שׂלוים) ŞeLeVim : Tevrat: Sayılar; 11:30,31,32, Mezmurlar; 105:40

Süryanca (ܣܠܘܝ) Grek (ορτυγομητρα), KJV (the quails), Latin (et ascendens coturnix)

Tevrât’taki bağlam

 RAB Musa'ya şöyle dedi: (11). “İsrailliler'in yakınmalarını duydum. Onlara de ki, Akşamüstü et yiyeceksiniz, sabah da ekmekle karnınızı doyuracaksınız. O zaman bileceksiniz ki, Tanrınız RAB benim.”  (12). Akşam bıldırcınlar geldi, ordugahı sardı. Sabah ordugahın çevresini çiy kaplamıştı (13). Çiy eriyince, toprakta, çölün yüzeyinde kırağıya benzer ince pulcuklar göründü (14). Bunu görünce İsrailliler birbirlerine, Bu da ne? diye sordular. Çünkü ne olduğunu anlayamamışlardı. Musa, RAB'bin size yemek için verdiği ekmektir bu dedi, (15).  RAB'bin buyruğu şudur: Herkes yiyeceği kadar toplasın. Çadırınızdaki her kişi için birer omer alın.” (16). İsrailliler söyleneni yaptılar. Kimi çok, kimi az topladı (17). Omerle ölçtüklerinde, çok toplayanın fazlası, az toplayanın da eksiği yoktu. Herkes yiyeceği kadar toplamıştı (18). Musa onlara, Kimse sabaha bir parça bile bırakmasın dedi (19). Ama bazıları ona aldırmayıp sabaha bıraktılar. Bıraktıkları kurtlanıp kokmaya başlayınca Musa onlara öfkelendi (20). Her sabah herkes yiyeceği kadar topluyordu. Güneş ortalığı ısıtınca, yerde kalanlar eriyordu (21). Altıncı gün kişi başına iki omer, yani iki kat topladılar. Topluluğun önderleri gelip durumu Musa'ya bildirdiler (22). Musa, RAB'bin buyruğu şudur dedi, Yarın dinlenme günü, RAB için kutsal Şabat Günü'dür. Pişireceğinizi pişirin, haşlayacağınızı haşlayın. Artakalanı bir kenara koyun, sabaha kalsın.” (23). Musa'nın buyurduğu gibi artakalanı sabaha bıraktılar. Ne koktu, ne kurtlandı (24). Musa, Artakalanı bugün yiyin dedi, Çünkü bugün RAB için Şabat Günü'dür. Bugün dışarda ekmek bulamayacaksınız (25). Altı gün ekmek toplayacaksınız, ama yedinci gün olan Şabat Günü ekmek bulunmayacak.” (26). Yedinci gün bazıları ekmek toplamak için dışarı çıktı, ama hiçbir şey bulamadılar (27). RAB Musa'ya, Ne zamana dek buyruklarıma ve yasalarıma uymayı reddedeceksiniz? dedi, (28). “Size Şabat Günü'nü verdim. Bunun için altıncı gün size iki günlük ekmek veriyorum. Yedinci gün herkes neredeyse orada kalsın, dışarı çıkmasın.” (29). Böylece halk yedinci gün dinlendi (30). İsrailliler o ekmeğe man adını verdiler. Kişniş tohumu gibi beyazımsı, tadı ballı yufka gibiydi (31). ” (Tevrât: Çıkış: 16:11-31).

 RAB denizden bıldırcın getiren bir rüzgar gönderdi. Rüzgar bıldırcınları (השׂלו/ سَلوَى) ordugahın her yönünden bir günlük yol kadar uzaklığa, yerden iki arşın yüksekliğe indirdi (31). Halk bütün gün, bütün gece ve ertesi gün durmadan bıldırcın topladı. Kimse on homerden az toplamadı. Bıldırcınları ordugahın çevresine serdiler (32)” (Tevrât, Çölde Sayım: 11:31,32). 

 “İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler. ” (Tevrât, Çıkış: 16:35).

 Sizi aç bırakarak sıkıntıya soktu. Sonra sizin de atalarınızın da bilmediği man ile sizi doyurdu. İnsanın yalnız ekmekle yaşamadığını, RAB'bin ağzından çıkan her sözle yaşadığını size öğretmek için yaptı bunu. (Tevrât, Yasasanın Tekrarı: 8:3).

 Atalarınızın bilmediği man ile sizi çölde doyurdu. Sizi sıkıntıya soktu, sınadı. Öyle ki, sonunda üzerinize iyilik gelsin.  (Tevrât, Yasasanın Tekrarı: 8:16).

 Ülkenin ürününden yemeleri üzerine ertesi gün man kesildi. Man kesilince İsrailliler o yıl Kenan topraklarının ürünüyle beslendiler(Tevrât: Yeşu 5:12). 

 Yine de RAB buyruk verdi bulutlara, Kapaklarını açtı göklerin; (23). Man yağdırdı onları beslemek için, Göksel tahıl verdi onlara (24). Meleklerin ekmeğini yedi her biri, Doyasıya yiyecek gönderdi onlara (25). Doğu rüzgarını estirdi göklerde, Gücüyle güney rüzgarına yol gösterdi (26). Toz gibi et yağdırdı başlarına, Deniz kumu kadar kuş; (27). Ordugahlarının ortasına, Konakladıkları yerin çevresine düşürdü (28). Yediler, tıka basa doydular, İsteklerini yerine getirdi Tanrı (29). Ancak onlar isteklerine doymadan, Daha ağızları doluyken, (30). Tanrı'nın öfkesi parladı üzerlerine. En güçlülerini öldürdü, Yere serdi İsrail yiğitlerini (31).Yine de günah işlemeye devam ettiler, O'nun harikalarına inanmadılar (32).” (Mezmurlar: 78:23-32). 

 İncîller’de Bağlam:

 Grek (μαννα) Latin (manna

 Atalarımız çölde man (ܡܢܢܐ/الْمَنَّ) yediler. Yazılmış olduğu gibi, Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.(İncîl; Yuhanna’ya Göre: 6:31). 

 Atalarınız çölde man yediler, yine de öldüler. (İncîl; Yuhanna’ya Göre: 6:49).

 İşte gökten inmiş olan ekmek budur. Atalarınızın yedikleri man gibi değildir. Atalarınız öldüler. Oysa bu ekmeği yiyen sonsuza dek yaşar.”  (İncîl; Yuhanna’ya Göre: 6:58).

  

Kişniş Tohumu

 


Doğada Men ve Selvâ

Doğada Bulunması Trehaloz, 'yeniden diriliş' bitkisi olarak bilinen Selaginella Lepidophylla gibi çöl bitkilerinde, uzun süre yaşamayı sağlayan özellikler taşır. 

Trehaloz doğada hayvanlarda, bitkilerde ve mikroorganizmalarda bulunmaktadır. Trehaloz, karides ve böceklerin dolaşım sıvısının büyük kısmını oluşturur, enerji depolayan bir bileşik olarak görev görür. Eşekarısı ve larvalarında da sıvı değişimi mekanizmasında görev alır.

 Yakın zamana kadar sadece birkaç bitki türünün, -kuraklığa dayanıklı bitkilerin- trehaloz sentezlediği düşünülüyordu. Birçok bitki türü kolayca ölçülebilen trehaloz miktarını biriktirmiş gözükmemesine rağmen, Arabidopsis ve tahıl bitkilerinde trehaloz biyosentezi genlerinin bulunması trehaloz sentezleyebilmenin bitki aleminde yaygın olduğunu göstermiştir. Bitkilerde, ayçiçeği tohumlarında, deniz alglerinde ve selaginella bitkilerinde bulunur. Mantarlar familyasında %1-17 kuru ağırlık oranında bulunan trehaloz, bu nedenle mantar şekeri olarak da bilinmektedir. Ekmek mayası ve şarap mayası gibi birçok mikroorganizmada gözlenmektedir. Diş plaklarında bulunan Streptococcus mutans gibi birçok bakteri tarafından metabolize edilebilmektedir.

 Tardigratlar (suda veya yosunda bulunan mikroskobik bir hayvan), susuz ortamda kaldıklarında kriptobiosis (cansız göründükleri bir evre) aşamasında vücutlarındaki glikoz trehaloza dönüşmektedir. Sulu ortama girdiklerinde ise tekrar normal metabolik aktivitelerine dönerler.

 Trehalaz enzimi yüksek miktarda olmamakla birlikte insan vücudunda da bulunur ve trehalozu, midede emiliminin gerçekleşmesi için iki glikoz molekülüne parçalar.

 Trehaloz, uçan böcekler için en önemli enerji kaynağıdır. Bunun nedeni trehalozun iki glikosidik bağdan oluşması ve trehalaz tarafından parçalandığında 2 glikoz molekülüne dönüşüp uçuş için gerekli olan yüksek miktarda enerjinin sağlanmış olmasıdır. Depo edilen nişasta polimerinin parçalanması ile bir glikoz molekülü elde edilirken, bu durum trehaloz varlığında ikiye katlanmaktadır.

 Mannanın aslında Orta Doğu çöllerinde meydana gelen ve olası olmayan bir adayla -basit bir böcekle- gerçekleşen doğal bir fenomen olduğuna dair bir teoriyi uzun zamandır merak ediyorlardı. Modern adıyla Trehala Manna olan bu böcek, ilk bakışta önemsiz görünebilir.

 Aslında, böceğin kendisi, bilim insanları ve akademisyenlerin manna için olası bir aday olabileceği konusunda hemfikir olduğu kozası kadar dikkat çekici değildir. Koza,  "trehaloz" adlı kristal bir karbonhidrattan oluşur. Trehaloz, türlerin aşırı kuraklık ve susuzluk ve tamamen donma durumlarında hayatta kalmalarını sağlama yeteneğiyle bilinir. Ayrıca bir enerji kaynağı olarak da işlev görür. Organizma için neye ihtiyaç duyulduğuna bağlı olarak, bir güç çubuğu, hiç bitmeyen su çeşmesi ve sıcak yün battaniyenin hepsi bir aradadır.

 Trehaloz, soğutmanın sınırlı olduğu yerlerde aşıların kullanılabilirliğini korumak için yoksul üçüncü dünya ülkelerinde her yıl milyonlarca hayat kurtarmaktan sorumludur. Ayrıca trehaloz, aylarca süren kuraklığa dayanabilen "diriliş bitkisinin" gizli bileşenidir. The Independent'ta bilim yazarı olan John Emsley, " Trehaloz, olağanüstü bir koruma gücüne sahiptir ve kuraklık koşullarında uykuda kalan canlılar tarafından üretilir. Bazı bitkiler, hücrelerindeki trehaloz sayesinde su içeriklerinin yüzde 95'inden fazlasını kaybedebilir ve yine de hayatta kalabilirler" diyor.

 Manna neredeyse kesinlikle trehalozdu, bir araya gelerek iki glikoz molekülünden oluşan beyaz bir kristal karbonhidrat. Şekerin sadece yarısı kadar tatlı olmasına rağmen, tatlı tadı veren doğal olarak oluşan moleküllerden biridir. İsraillilerin topladıkları, trehalozun adını aldığı ve Musa'nın istif etmemesi uyarısını açıklayan parazit böceği Trehala manna'nın kozasıydı: "Ancak bazıları dinlemiyordu ... ve kurtçuklarla doluydu ... stank." Orta Doğu'daki diken çalılarda bulunan kozalar, yüzde 30 trehaloz artı proteinden oluşan oldukça besleyicidir.

 Alhagi graecorum, yaygın olarak manna ağacı veya manna ağacı olarak bilinen bir baklagil türüdür. Daha önce Alhagi maurorum'un bir alt türü olarak kabul ediliyordu.  Kuraklığa dayanıklıdır, doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da bulunur.

 



 










 


 


Taşlara akmış Men'i yalayan keçiler





 

 

 

Trehalose olağanüstü bir koruma gücüne sahiptir ve kuraklık koşullarında uykuda kalan yaratıklar tarafından üretilir. Bazı bitkiler su içeriğinin yüzde 95'inden fazlasını kaybedebilir ve hücrelerinde bulunan trehaloz sayesinde hayatta kalabilir.

 


 

Bıldırcınlar Ağustos-Eylül-Ekim aylarında Afrika'ya göç ederek kışı geçirir. Mart-Nisan-Mayıs'ta tekrar Rusya ve Romanya bozkırlarına dönerler. Gece alçaktan uçarak göç ettiklerinden ağ kurularak rahatlıkla yakalanırlar.

 


Bıldırcınların göç Yolları





 

 

Bir Cehalet Örneği

  “قبيصة” ve “كبشة” إياس بن قبيصة الطائي , Iyās b. Qabīṣa Ṭāʾī, 613 – 618 Lahmi Vali أبو كبشة , أبو كبشة مولى النبي محمد (ö.634)., Abu Kebs...